Telefonuma Marmaris Kent Konseyi Çevreden Sorumlu Yürütme Komitesi Üyesi Halime Şaman’dan bir mesaj geldi. Marmaris İçmeler’deki Sinpaş’a ait otel ve devre mülk inşaatını hatırlarsınız. Doğa katliamı nedir diye soranlara gösterilecek bir anıt aslında. Şaman, Sinpaş’a ait bu inşaatta, 15 Mayıs’ta başlayan tatil yörelerindeki inşaat yasağına uyulmadığını yazmış. Şaman, inşaat alanına ulaşmak için işgal altındaki Milli Parklar Müdürlüğü’ne ait 800 metrelik yoldan yürüdüklerini de belirtmiş. Milli Park’ı işgal etmek ve inşaat yasağına uymamak… Yasaları çiğnemek alışkanlık olmuş.
Marmaris’ten Bodrum’a geçelim. Akbelen Ormanı’ndaki yıkımdan tanıdığımız Limak Holding’e bağlı Limak İnşaat, Bodrum’un Gerenkuyu mevkiinde yapmayı düşündüğü 214 odalı dev otel için “çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) gerekli değildir” kararı almayı başardı! İklim ve çevreden sorumlu saygıdeğer Bakanlığımız, 36 bin metrekarelik ormanlık alanda yapılmak istenen otelin çevreye zarar vermeyeceğini buyurmuş. Üstelik tesis sit alanında…
KIYI İŞGALİ HER YERDE
Gerenkuyu sadece Bodrum’un yapılaşmadan nasibini almamış bir alanı değil, aynı zamanda halkın plajı ücretsiz kullandığı bir bölge. Halkın kıyılarının şirketlere peşkeş çekilmesi sorunuyla da karşı karşıyayız. Kıyı işgali Bodrum’a özgü değil. O kadar yaygınlaştı ki yurttaşlar Kıyı Hareketleri Dayanışma Ağı’nı kurdu. Devlet görevini yapmayınca iş yine başa düştü.
Kıyılarda rant yüksek, Anadolu’nun iç kısımları bu kadar kötü değildir diye düşünüyor olabilirsiniz. Gelin sizi Aydın’daki Latmos veya Beşparmak Dağları’na götüreyim. Burası, insanlık tarihi adına çok önemli bir değere sahip mağara resimlerine ve benzersiz kayalık arazisiyle eşsiz bir coğrafyaya ev sahipliği yapıyor. Sivil toplum örgütleri yıllardır Latmos’un Milli Park olması için çağrıda bulunuyor ama hükümet üç maymunu oynuyor. Latmos Platformu dava açmasa ve Kale Maden’in ÇED olumlu kararı iptal edilmese sekiz bin yıllık tarih, milyonlarca yılda oluşmuş Latmos’a yeni taş ocakları açılacaktı. Var olanlar zaten büyük sorun. Kurtuldu demeyin, Hasankeyf ve Allianoi’yi hatırlayın. Dünya tarihini Taliban gibi nasıl yok ettik, unutmayın.
Denizi, dağı olmayan bir yer bulsam bu talan da durur sanmayın. Manisa’nın Gördes ilçesinin başı nikel kobalt madeniyle belada. Kalemoğlu köylüleri yıllardır Meta Nikel Kobalt şirketiyle mücadele ediyor. Maden sahasını büyütmek isteyen şirket şu ana kadar yok ettiği Kızıloluk, Matal ve Türkmençatağı ormanlarına bir yenisini eklemek istiyor. Kocamurt Ormanı da madene verilirse Kalemoğlu köylüleri hayvancılık ve çiftçilik yapamayacaklarını söylüyor. Kentlerde insanlar ucuz yemek kuyruklarında beklerken, üreticilerin meraları ve ormanları, hızlıca zengin olmak isteyen şirketlere bırakılıyor
KÖYLÜLER DİRENİŞTE
CVK Madencilik Balıkesir İvrindi ve Altıeylül ilçelerinde altı köyü etkileyecek altın, bakır maden ocağında kapasite artırmak, hazır beton tesisi ve atık depolama tesisi kurmak istiyor. ‘ÇED olumlu’ kararlarının iptali için davalar sürerken çalışmalar başlatılmış. Köylülere ait tarlaların usulsüz şekilde yok edildiği iddiaları da çarpıcı. Devlet burada da yok. Çevreciler, köylüler, her istediğini yaptıran şirketlere karşı direniyor.
Çanakkale’den hiç bahsetmeyeyim. Taşocağı, rüzgâr santralı, jeotermal santralı ve madenleriyle kuşatma altında adeta. Doğru yanlış birbirine karışmış. Tekirdağ, Kırklareli farklı mı? Taşocaklarından nükleer santralına kadar üretmeyi değil yok etmeyi isteyen projeler etrafı sarmış. Kadim Anadolu’nun batı yakasının hikayesi böyle. 1993-2022 yılları arasında verilen ÇED gerekli değildir kararlarının yüzde 48’i petrol-madencilik sektörüne ait. Açık ara öndeler. Aynı dönemde olumlu ÇED kararı alan sektörlerde de ilk sırada yüzde 29 ile aynı sektör alıyor. ÇED sorunları çözmüyor. Türkiye delik deşik. Toprağa bağlanmak isteyen bağlanamıyor çünkü harcanan onlarca emek bir şirket isterse bir günde çöp oluveriyor. Sadece bizim değil, bizden sonraki kuşakların da geleceği talan ediliyor. Beka (kalıcılık) sorunu mu arıyorsun, al sana kalıcılık sorunu.