Klasik Amerikan seçim sürecini yaşamaktayız. Öyle sıradan gelişme değildir. ABD, sistemin süper gücü. Gerilese de hegemonya bakımından hala belirleyici noktadadır. Daha kötüsü, günümüz savaşlarının tetikleyici temel develtidir. En faşist saldırıları dahi sermaye çıkarı aşkına besliyor. Gazze soykırım konusu desem, yeter ve artıyor. İşte, bu Amerikada sabaha yakın Kasım ayındaki başkanlık seçiminin ilke medya tartışması yaşandı. Önemli yansıtış biçimi, gelecek Amerikanın siyasal yönetici gerçeğinin acı şekilde medyada serilmesiydi. Düşünün, konu olan dünyanın süper gücü: bu gücü yönetecek olan başkan gerçeği de net şekilde yansıyor. Nasıl dünya yanıtı oluşturuldu. Anlayan anlar.
Beş Kasımda Amerikan seçimelri yapılacak. Parti kongreleri onaylamasa da sonuç kesin. Tabi önemli arıza çıkmazsa. Fakat kuşkumu artıran durum da kafamı biraz karıştırdı. Malum ya: ünüversite öğrenimimde başta Emre hoca ısrarla “bilim araştırmalarında kuşku hep duyulmalıdır” uyarısı hala kulaklarımda. Ben de önemli kuşkuyla biraz şüpeleniyorum. Genelde Amerikada başkanlık seçimi öncesi, sadece iki parti adayları televizyonlarda tartışma yaparlar. Fakat, adaylıkların kesinleşmesinden sonra, yani parti kongrelerinde kabul edilmesinden sonra gerçekleşme oluşuyor. Oysa, şimdi olan daha sonuç belli olsa da parti delegeleri onaylamadı. Kuşku bundan dolayıdır. Tabi neden sorusu da malum.
Acı olan, Amerika gibi süper gücün seçim adaylarının görüşleri olması gerekiyor. Herhalde başka ülkede böyle iki adayı görseniz, ilgi dahi göstermezdiniz. Ama konu olan ülke Amerikadır. Bir gariplik daha var: iki adayın da siyasal duruşları pek önemsenmiyor. Hat da eleştirip de seyreden de çok. Görüş öürenme amacı da çok az. Zaten herşey ortada. Yine de dünya kamuoyu ilgili tartışmayı izledi, yorumladı. Tabi kendine has uygulanmasıyla. Siyasal gelecek ekseninden de elbet kopuktu.
Kim bağırdı, daha sert kim konuştu, mimikler nasıldı, konuşurken şaşıran kim, karşıta sert davranma nasıl yapıldı, daha çok kim saldırdı, sesini yükseltip karşıtını korkutan kim, giyim ile davranış uygunluğu varmıydı, zayıflık niçin oldu, konuşurken şaşıran nasıl belli oldu, söyledikelrinin doğruluğu dai yok eleştirileri peşpeşe tartışmanın algılarla sunulan medya probagandasıydı. Sonuçta da “kim kazandı” sorusuyla bu ölçeklerle deyerlendirme yapıldı. Dikat edin, siyasal görüşleri hiç öne çıkarlmad. Yalan söyleme veya bunama gibi imgelerle durum epey zaman konuşturuldu. Tek olmayan, siyasal görüş durumuydu.
Bir düşünün: dünyayı yönetecek iki lider seçeneği. Birisi konuşurken dahi duraksayan, konuları birbirine karıştıran kişi olarak normal sayılarak izleniyor. Öteki, daha konuşurken kolayca yalan söyleyen ve geçmişi olan eski lider. İlk olmama da önemli kıyasta faydalı olması gerekirdi. Oda yok. Oysa Tramp da Baydın da birer dönemlik başkanlık deneyimleri vardır. Daha kötüsü, ikisininde gerek kendileri gerek se çevrelerinin resmen karıştıkları suçlar da artık imkar edilemeyecek ölçektedir. Fakat, acı olan, kocaman Amerikan partileri başta aday bulamamış gibi bunları hem de üyelerine seçtirdi. Dahası, hep önerilen iki partili dönem ve siyasal yelpazenin nasıl iflas etiğinin de resmidir. Siyasal boşalma ve imajlarla probaganda tartışmalı sıfırlanma noktası oluştu. Yetmeziş gibi nilyonlarca doları Amerikan sermayesi bu adalyların seçilmesi için harcıyor. Öteki adaylara medya tartışma zeminine katma lütfünü de yapmıyor. Seçenek oluşma veya alternatifli başka adayı dinleme bakışı sıfırlatıldı. Sermaye milyonları ve siyaset olmayan siyasal tutumlarla seçim tartışması izletiliyor. İnanılmasa da yine de milyonlar izliyor. Dünya odaklanılıyor. Sonuç mu: ne denilen veya öneriler değil “kim kazandı” tartışmasına odaklanıyor. Garip sonuç ta vurgulanıyor. “Baydın kaybeti, Trump kazanamadı”.. peki kim kazandı: GNN medyası. Öyle kazandı ki birbuçuk milyon dolar reklam paketi aldı. Hemen buna bir ek yapalım: Türkiyenin de bir şirketi bu parayı verip ilk reklam logolarına girdi.
Kısaca, son Amerikadaki ilk televizyon tartışması çok olgu gösterdi. En kötüsü, seçilecek liderlerin halini gördük. Milonlarca dolarla beslenen bu kanpanya, sonuçta sermayenin talepleriyle kararlar alacakları da kesin. Sadece Trumpun Ukrayna savaşı görüşü biraz karşılık buldu. Oda sulandırılmış şekliyle duruyor. Hatırlatma adına: ikibin yılındaki televizyon tartışmasını ALgor açık farkla kazandı. İkinci Buş deyim yerindeyse “rezil oldu”.. Fakat, oylamalardaki kamuoyu Algor lehine olmasına rağmen, yapılan seçimlerde Floridada yirmidörtbin oyu makine saymadı bahanesiyle saydırtılmayarak, ikinci buş başkan oldu. Sonradan anlaşılan durumla, saydırılmayan oylar ALgorun idi. Buda Amerikan demokrasi savunucularına hatırlatılır.