Avrupa parlemento seçimleri sonlandı. Yeni parlemento durumu da netleşti. Aslında beklenen oldu ifadesi yerine oturuyor. Ufak tefek elbet kayışlar da oldu. Nedenleri, katılım farklılığı veya bazı ulusal tercihlerdeki çok az etkilenmelerin olduğunu yazsam, yanlış olmaz. Tabi ki Kıbrısta da yapıldı. Konuyla birkaç sözü önceki yazımda yazdım. Şimdi de genel AB ekseninden yorumlayalım.
Öncelikle K. Kıbrıstan bakarsak, en kötü olan hala bilgisizliğin yoğun olmasıdır. Buna buradaki koşullar ve ikili siyasal tutsaklık da eklenirse, neden sorularına veya “başarı varsa” gelişmesinin de yanıtı verilir. Ama çokça konuşulan Niyazi hikayesinde açık açık kanıtlara rağmen dar kendi ufkuyla bakmanın da esirliği duruşu tekrarlanıhyor. Neyse, bunları önceki yazımda yorumladım.
Genelde AB konusunda birçok ülkede ayni handikap vardır. Hala AB kurumsallaşması tam yakalanamadı. Ulusal ölçekteki ilgi bu nedenle fazladır. Bunu katılımlarda görürüz. Katılım az olunca da daha militan ve siyasal duruşları olanların lehine gelişir. Bu nedenle ben ulusal seçim ile AB seçim kıyasında bazı yanlış yakalamaların olması tehlikesini hep gözetirim. Bunu son birkaç ay yapılan seçimler ve AB seçimlerini kıyaslamada dahi görürüz. İspanya gibi. ..
Yine önemli eksik akış, AB kurumsallaşmanın hala düşünsel alanda tam yerleşmemesidir. Oysa AB süreci son dönemlerde hele de parlemento oldukça tehlikeli kararlar da aldı. Fakat, AB uluslarası boyut ile ulusal eksen denklemi tam kurulmadı. Buda son gelişmelerle faşist partilerin yükselişinin de nedenlerinden biridir..
Fazla deyerlendirme dalışı yapmadan, gelelim seçim sonuçlarını da katarak devam edelim.
Avrupa parlemento seçimleri sonlandı. Yaşanan deyişken durum zaten önceden tahmin ediliyordu. SDP ekseninin zayıflayacağı Yeşiler ve Liberalerin darbe alacağı zaten bekleniyordu. Bu salt AB değil tek tek ülkedeki politik tutumlarla da haykırıyordu. Örnek Almanya oluyordu. Yine faşist partilerin kazanç hanesinin yükseleceği de belliydi. Yapılan ulusal seçimlerden, genel göçmen karşıtlığı durumlar onlara zemin hazırlıyordu. Bir anlamda sürpriz yok sadece bazı beklenen kayışlardaki kayışlarda oluyordu.
Bu koşulların zaten sinyalleri elındıydı. AB Rusya ve Filistin kararlarından tutun çifçileri dahi sarsaak kararları resmi politikalarda karşılık uygulaması yaptı. Buda bazı tepkileri de güçlendirdi. Fakat, şunu da yaşadık. Örneğin savaşa karşı politik muhalif çizgi oldukça cılız. Filistin konusunda da devletler net idi.. resmi sınıfsal sermaye dışında pek durum yaşamadık. Hat da Ukraynanın bazı kararlarında Akel dahi ikiye ayrıldığını buraya ekleyelim. Özellikle muhalif gibi olan Yeşilerin sermayenin öncü durumuna gelip savaşı ve silahlanmayı savunması, SDP de tarihi tekrara geçişi, bir anda oyların daha da sağa kayışını getirdi. Zaten, kamuoyu da her kurumsal yapılarla adeta savaş lehine çevrilmesinde rol aldı. Bir anlamda içteki şeytan dışa vuruldu. Böylesi koşullarda da sol seçeneksizlik de olunca, faşist partilere de muhalifmiş rolunda yaradı.
Buna ek olarak, sankiyle ABD seçenekmiş algısı da bozuldu. Amerikanın arkasında sıralandı. Öncü savaş haline dönüştü. Bunlar elbet var olsaydı muhalefetin sandıklarda yansıyaral parlementoda ikinci çizgi oluşturma şansı vardı. Olmadı. Brakın olmayı, örneğin Almanya sol parti dahi dağıldı. Ondan kopan kanat da Almanyada Y.6 oy alarak başlangıç fena değildi. Ama SDP ve Yeşilerin savaş çığırkanı olması, göç dalgasınına suçlar eklenmesi ve haklarda kısıntı zemininde iş faşist partilere yaradı. Kıbrısta dahi Elanın gücü bunu kanıtlıyor. Belli ki yeni parlemento eğer muhalefet dalgası yükselmez se savaş çığırkanlığı ile üçücü savaş olasılığında yerini alacak. Rusya ile girişilen ve gidrek tırmanan durum veya israile karşılıksız destek verilmesi bunun işaretleridir. Sosyal haklar da nasibini alacak. Kaynakların askeri alanda artırılması adeta kesintinin de en başta eğitim ve sağlıktan olacğı kesin.
Bunlar hep tehlikenin uyarısıdır. Bunu ancak sınıfsal sosyalist ihdiyacın da haykırışıdır. Şimdilik SDP kesimi savaş cepesinde neferlikten daha fazlasında katılımcı olarak yerini aldı. Bu seçimlerde hükümetlere karşı olan güvensizlik ise faşist partilere de kayması bir başka gerçektir. Nitekim Ukraynaya asker gönderme aşkındayken, Makron uğradığı hezimet sonucu parlementoyu fes ediyor, SDP ise ALmanyada faşist partinin gerisine de düşerek üçüncü sıraya geriledi. Alman Yeşileri ise önemli düşüş yaşadı. Bazı önemli kararlar alıp hat da Filistini tanıyan ispanya sosyalist parti ise ikinci sırada çıktı. İsgandinav veya doğu Avrupa ülkelerini hiç saymıyorum.
Bir hatırlatma da yapalım: faşist partiler hala tek yelpazede toplanmadı. Kimlikçiler ve muhavazakar diye iki yelpazede bulunuyorlar. Bu da başka bir durum. Şimdiden bu partilerin seçenekli büyümeleri de ilerde eğer bu yükseliş durdurulmaz sa seçeneklerin de faşist olacak koşuların da zemini hazırlanacaktır. Bir zamanlar Muhavazakar, Liberal partiler dönemi varken, en başta kendilerince “aşırı sağla” hükümet kurmazlardı. Bunun en ateşli savunulan yeri de isveç ve Holandaydı. Şimdi ordaki hükümetler ateşli savunmadan, tükrük yalayan dönüşüm yaptılar. İtalya da başbakan da ayni. Karıştırılan veya bahaneleşen durum, sanki kazanan faşist partinin hemen otoritrrt faşitleşme olacağıdır. Oysa tarihi gerçekler önce kazanıp hükümete gelen, giderek süreç içinde devam edip var olan kurumları dönüştürme sürecinin olduğudur. Örneğin Modi durumu var. Türkiye deneğimi de yaşandı. Onun için şimdiki durumla olayı geneleştirmemek önemlidir.
Kısaca, beklenen sonuçlarıyla AB parlementosu yeni vekileriyle sürece devam edecek. Ama bbeklenmesine rağmen şimdiden Fransada erken seçimi getirdi. Yakında Avusturya parlemento seçimlerinde de eskiden hükümete girmesin denilen faşist partinin kazanması beklentisi var. almanyada ikinci sırada. Galiba tek yenilgi Portekiz faşist partisinde yaşandı. Üstelik kaybedilen seçimlerle muhalefet olan Sosyalist parti de birinci sırada çıktı. Yunanistan ise bir labratuvar. Hem komonist parti hem de faşist partiler oylarını artırdı. Bu tabloyla AB parlementosu kararlarında pek değişim de olmayacak. Göçmen karşıtı daha sert kararlar çıkma dışında. Onun için Ukrayna kirindeki savaş oyunu hep tehlikelerle dolu olacak. Kıbrıs mı: zaten yaptıkları pek bir şey yok. Sadece birilerini gezdirtiyor, kimisi de fonları tırtıklayarak hava atıyor. Kıbrıs örneğinde de görüldü ki fonalrla ve sayehatla destek olmuyor. Böylesi kısır döngüyle devam edeceğimiz belli. Almanya ve Fransada ulusal düzeyde hükümetler sarsılmadıkça da seçenek faşist olmaması koşuluyla bazı sarsıntılar ancak yaşanır.