Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), mayısın son günü ‘Mezuniyet Günü Etkinlikleri’ konulu bir genelge yayınladı. Okul müdürlüklerine gönderilen genelgeye göre, mezuniyet etkinlikleri ülkemizin örf, adet ve geleneklerine uygun olacak; milli, manevi, ahlaki ve kültürel değerlerine aykırı olmayacaktı. Etkinlikler için okulların uygun mekan ve alanları kullanılacak, okul dışında mezuniyet töreni gerçekleştirilmeyecekti. Ancak il ya da ilçe milli eğitim müdürlüklerinden onay alınarak yapılabilecek mezuniyet törenleri öğrenci merkezli, birlik ve bütünleşmeyi sağlayan aktiviteler olarak planlanacaktı.
***
Sondan başlayalım. MEB’e göre yeni düzenleme öğrenci merkezli fakat öğrencileri sadece okul içinde yapılacak etkinliklerle sınırlıyor, ki bu Türkiye’de her okulun tören düzenlenebilecek uygun bir sosyal alana sahip olduğu varsayımına dayanıyor. Öğrenci merkezli bakış, çocukların imkanlarını kısıtlamakla değil aksine istek ve ihtiyaçları doğrultusunda artırıp zenginleştirmekle mümkün olur. Diğer yandan MEB’in, etkinliklerin milli, manevi değerlere, örf ve adetlere uygun olarak düzenlenmesi gerektiğine dair yaptığı vurgu sorunlu. Bu tarz muğlak, yoruma açık ifadelerin günün sonunda keyfi karar ve davranışlara sebep olması sıklıkla deneyimlendiği gibi kaçınılmaz.
***
Bunun bir örneği, Kocaeli’nin Gebze ilçesindeki Alaettin Kurt Anadolu Lisesi’nde yaşandı. ‘Kıyafet yönetmeliğine uymayan kıyafetler giydikleri’ gerekçesiyle bazı kız öğrenciler okul bahçesinde düzenlenen mezuniyet törenine alınmadı. Okul yönetimi duruma itiraz eden öğrenci ve ailelerinden özür dilemek yerine karşılarına jandarma dikmeyi tercih etti. Sosyal medyada yayınlanan görüntüler, tartışmanın sebebini kuşkuya yer bırakmayacak açıklıkta gösteriyordu.
***
Muğlak ifadelerle bezeli MEB genelgesini okuyan okul müdürü ve yardımcıları görünen o ki, kız çocuklarının askılı elbiselerini milli ve manevi değerlerimize ters, örf ve adetlerimize aykırı bulmuştu. Çünkü neden olmasın? Milli ve manevi değerler başlığı altında dayatılan her kural muhatabına yorumlama fırsatı ve kendi ya da mensubu olduğu cemaatin ahlak tanımı çerçevesinde uygulama kolaylığı tanıyor. İdarecinin vizyonu nereye kadar uzanabiliyorsa izin de yasak da ancak bu sınıra göre belirleniyor. Gençlerin vaktinden ve neşesinden çalan bu kaosun orkestra şefi ise de elbette MEB.
***
Milli kültür, değer, örf, adet ve geleneğe uygunluk kriterleri kız çocuklarının askılı elbiseleri üzerinden belirlenip toplumsal huzur, barış ve sigortası olan laiklik aşındırılmaya çalışıladursun, Türkiye’de çocuk işçiliği, çocuk emeği sömürüsü almış başını gidiyor. TÜİK verilerine göre, 2023 yılında derin yoksulluk içinde yaşayan çocukların oranı yüzde 33. Yoksulluk sebebiyle eğitimden kopan çocuklar fiziki, sosyal, duygusal ve zihinsel gelişimlerini sekteye uğratan; yaşları ve bedenleriyle uyumsuz, bilgi ve deneyimlerini aşan ağır işlerde çalışmak zorunda bırakılıyor.
***
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) 11 Haziran’da yayınladığı son rapora göre, 2013’ten bugüne en az 695 çocuk işçi hayatını kaybetti. Bir MEB projesi olan Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) aracılığıyla, ortaokulu bitiren öğrencilerin örgün eğitimden koparılarak haftanın dört günü bedava işgücü olarak patronların sömürüsüne sunulmasını eleştiren İSİG’in raporunda ayrıca yoksul ailelerin çocukları için MESEM tercihinin bir zorunluluğa dönüştüğü vurgulanıyor.
***
Geçen ay, mesleki eğitim veren kurumlarda çalıştırılırken ölen çocuk işçi sayısındaki artışın nedenlerinin araştırılması için CHP tarafından meclise sunulan önerge AKP ve MHP oylarıyla reddedilmişti. Çocukların, mezuniyet törenlerine askılı elbiseyle katılmasını değil, yoksulluğun pençesinde, ağır iş kollarında çalıştırılırken ölmesini kendine milli dert edinecek bir iktidara ihtiyacımız var.