Haftalardır süren Hindistan genel ve eyaletler seçimleri sonlandı. Sonuçlar da giderek alınmaya başlandı. Merak edilen soru yine başka soruyla devam edeceğine benziyor. İki defa kazanan faşist Modi bu defa kazandı mı yoksa kaybeti mi diye özetlenebilinir. Öyle bir sonuç çıktı ki çoğunluğu tek başına kaybetse de müttefikleriyle yine başta kalıyor. Muhalefet ise önemli sayıda vekil artırdı. Kat kat fazla vekil çıkardı. Komonist partielr de meclise girdi. Modi eskiye göre oy kaybeti. Tek başına kalamadı. Ancak, miteik ulusal itifak partileriyle birlikte hükümeti kuruyor gibidir. Bu iki dönemli Modi için gerilemedir. Merak edilen Modinin faşist tutumları ve giderek devlet biçimine çevirme hareketinin ayni hhızla devam edip etmeyeceğidir. Özellikle bazı ırklççı gerici otoriter lyolda devamlılık sürecek mi soruları hep olacak.***
Hindistan dünyanın en kalabalık ülkesidir artık. Seçimlerin nifus akımından en büyük yapılan devletidir. Tüm olaylara ve ayrımlara rağmen sürdürme f başarısı da oldu. Bazı liderlerin “gandilerin gibi” öldürülmesi dahi askeri darbe veya anayasa askıya alınmadı. Modi dönemi ise önemliyd açıkça Hindu milliyetçiliğinden dinsel gericiliğe dek siyasal prokramla kazandı. Kazanırken de öteki Müslümandan Sihlere varan öteki halk kesimlere baskılar da uyguladı. Dini dini bazı mekanları hindulaştırdı. Otoriteleşme yolunda yasalar çıkardı. Keşmirin özerkliğini dahi kaldırtı. Müslümanların bazı dini yerlerine resmen el koydu. Sihlerin önemli liderlerinden bini Kanadada öldürtüğü idiyaları bizat Kanada meclisinde seslendirildi.
Ekonomide ise neoliberal ağırlıklı politika uyguladı. Birçok yerleri yabancı sermayeye açtı. Refah değil büyüme stratejisini uyguladı. Sınıfsal uçurumlar daha da tırmandı. En büyük sosyal muhalefet eylemleri Sendikalar ve Çifçilerce gerçekleştirildi. Yeni Delhi dahi kjuşatıldı. İkiyüz eli milyon katılımlı protesto boykotları grevleri gerçekleştirildi. Amerikan sermayesine alanları aaçarken, Rusya ile de ilişkileri bozadı. Hindistan resmen dengeye oynadı. Hem ABD alternatif yol projesinde yer aldı, hem de karşıt İMF yapısı kuruluşlarda yer aldı. Hindistanın büyük nifusu, önemli Pazar oluşu kolay koay tavır alınmama dereesini de korudu. Nitekim faşist krakterisliğine karşın hem ABD hem Rusya hem de çelişkisi olan Çinden hemen teprik mesajlarını da aldı.****
Modi dönemi önemlidir: öyle önemli ki hem faşizmin nasıl devlet içi gelişmesi ve uluslararası ilişkilerdeki denge dıruşı açısından derslerle doludur. Burada saçma ezberi yeniden bozan gerçeklerle karşılaştık. Otoriteleşme ve gerici gelişmelere karşın Hİndistana yabancı sermaye açılımı daha hızlı gerçekleşti. Pazar olma ve kar gerçeği faşist olmaya bakmadı. Öteki önemli uyarı ise daha ince: çoğu defa hep anıltmalar oluyor. Faşist liderin partisiyle kazanması,mhemen faşizmin gelmesi devlet algısı oluyor. Oysa Hitler dahi ilk kazandığı anda Almanya devleti direk faşist biçime geçemedi. MOdi ve başka otoriter faşist liderler de günümüzde benzer geçiştedirler. Hükümet olma hele de kualisyonda hemen kurumların faşistleşmesi olmaz. Zamanla geçen süreçte çıkarılan yasalar, kazanılan seçimlerle devlet biiminbde kurumsal faşizme yönelinir. Orban dahi hala seçimler yapıyor ve muhalefetin bazı hareketlerini yasakayamaz durundadır. Bir anda olmuyor. Üstelik günümüzde sermae gerçeğide var. şu tatlı yalan artık beyinden silinmesi gerekir. Sermaye otoriterlik olan yere gitmez yalanı hep yerlebir edilmesine rağmen, yine de kulanılan ifade yerini koruyor. Hindistan da bunlardan biridir.
Modi buna uygun politika izledi. Müslüman karşıtı, Hindu gericilik idolojik aygıtlarını kulandı. Giderek devletin tüm kurumlarına doğru yayıldı. Fakat dış politikada denge kurdu. Öyle kurdu ki Amerikan sermayesinin gelmesine bazı projelerine katılmasına karşın, Çine ve Rusyaya karşı da tavır koymadı. En basitiyle Rusya anbargolarına katılmadı. Hindistanın önemi ve kurumsal yapısı sonucu ABD tıpkı Pakistanda olduğu gibi Modiye karşı siyasal hamle yapmadı. İmran Hanın başına gelenleri herhalde unutmadık. Modi bu özelikleriyle de ülkede son yıl Y.8 büyüme sağlarken, ulusal gelir uçurumu da yoksuluk artışıyla da ekleniyordu. Kamusal alanları dış sermayeye aşması da sosyal hak ile toplumsal norumlarda kırılma yaratığı da kesin. Etnik dini zeminde hep Hindu lehine oynayarak krizlerle oylarını konsolide yaptı.
Tüm bu özetlediklerim, Hindistan seçiminin daha da önemsenir olmasını oluşturdu. Modinin üçüncü kez çoğunlukla kazanması halinde iç politikada faşist uygulamaların daha da yoğunlaşacağı kesindi. Toplumsal örgüsel bazı etkinlikler de sosyal muhalefeti sokağa çekme durumu olacaktı. İkinci dönemde bunları hep yaşadık. Ama net olan, Modinin faşist krakterisliğinin siyasal iç politikaya da yansımasıydı. Yine de buna rağmen hem ABD hem Rusya hemde Çin Modiden memnundurlar. Buda Hindistan gerçeğinin öteki koşuludur.
Seçim sonuçları bu gözle yorumlanıyor. Modi em kazanarak yeniden başbakan kalırken, çoğunluk yetersiz olup müttefikleriyle de birlikte olmak zorunda brakılıyor. Bunlar kimini “belki onu biraz engelerler de bazı gerici yasaları çıkarmaz” beklentisine soktu.
Kısaca, konu Hindistan. Dünyanın en kalabalık ülkesi. Bir yanda nükler silah sahibi ve uzay teknolojisine sahipken, öte yanda ortaçağ kast sisteinin hala yaşandığı yöredir. Dünyaya hem başta bilgisayar ve sağlık beyin gönderirken, öte yanda sömürülen çalışmaya giden yoksul hindulardanvardır. Böylesi uçurumlu ülkedir. Bol suyu olup içme suyu sıkıntısı yaşayan ülkedir. Çelişkili kapitalizmin bir Asya örneği olarak Hindistan hem gelişmiş hem yarın sömürge tipleriyle incelenmesi gereken örnektir. Bu devletin seçimi de Modi gibi liderin şimdi üçüncü dönemiyle bakalım hangi gündemlerle karşılaşma olasılığı vardır…