Bayramın bitmesine dakikalar kaldı. Ne tuhaf: Kuzey Kıbrıs bayram parametresinden normal parametreye geçecek. Tabi ki tatil donuklaştırılan havadan uyanıp normalleşme gibi gelecek belki. Fakat, sıcak kaynatırken, hemen uyum da güç gibi gelecek. Sendromlar yaşanacak. Elbet, “yüce hükümetimiz” yeni zamlarla merhaba derse, soğuk duş gibi de geleceği kesin. Gerçi, artık fiyat artışları haber niteliğini çoktan kaybeti. Saatler arasında dahi etiket değiştirne dönemden geçiyoruz. Yine de Şeytann dürtmeden olmyuyor. Buda şeytani dürtüleri artırıyor.
Kurban bayramı sonlanıyor. Elbet Kuzey Kıbrısta ayni zamanda da tatil de noktalanıyor. Bir acayip havaya da girdim. Belki de Karpazın gece gizeminin sesizliği de bunu tetiklemektedir. Gizemli ortanda şeytani dürtüler de gelmesi doğaldır. Hele de şehrin gürültülü havasından sesizliğe de düşerseniz, bir başka düşüncelere de almanız kolaydır.
Tuhaf olup tuhaf gizemi girdabında debelenir gibiyim. Çünkü bizde tatil resmi anlamda biterken, Türkiyede hafta sonbnuna dek devam edecek. Pek de raslanan durum değildir. Nadiren olanlar var elbet. Yine de Kuzey Kıbrısta kaybedilen tatil nedeniyle de olsa konuşulurdu. Bu defa pek olmadı. Sadece Türkiye tatili hafta sonunba dek uzatınca, bizde de bazı çevrelr aynin olacak algısına geldiler. Fakat, olmayınca da pek eleştiren de bulunmadı.
Birden şeytabni dürtü başlar. Gizemli havada yeri de hemen alan buluup yerleşir. Belki diyorum: bizim koltukçular öylesine talimantla karar almaya alıştırlar ki Türkiyeden mesaj gelmediği için veya kararı alın denmediği üzere, toplanıp tatili hafta sonunba dek uzatma tavrına girememiş olacaklar. Kuşku veya şüpeden de öteye düşüncemdir. Çüknkü öylesine talimatla karar almaya alıştılar ki en normal davranışta dâhin kararsız duruşları çok gördük.
Sonuçta Türkiyede bütün hafta tatile konulurken, bizde cılız beklentilere karşın olmadı. Brakın olmayı, makamcılara dahi soru olarak “olacakmı” dahi sorulmadı. Nereye çekersen oraya gider. Fakat, belirtiğim neden bence önemlidir. Talimatla hep iş yapma alışkanlığı buraya da etki yaptığına inbabnıyorum. Başka konularda da aynen yaşandı. Tabi sorarsanız bahane ne denir, onnuda bilemem. Teslimiyetin hamasi versyonu dile nasıl yansır, tahminnde zorlanırız.
Yine de bayram lafazanlığı yapıldı. Hep Türkiyeye teşekkür veya yardımlarıyla birçok gelcek lafazanlığı yapıldı. Doğrusu dinleyici de olunca, ayni yanlış döngü de tekrarlanır. Buna daha da hamasi zehirleme eki de kulanımdaydı: Türkiye ile yapılan protokol lafları da konunun kabullendirilme dozu olarak söylendi. Doğrusu bol protokol ve uygulanmamna ikileminde gelip gidiyoruz. Bilmem kaçıncı protokol ve saçılan laflar nedense hep gelecek umudun örtüsü olarak pandoranın içine sığdırtılıyor.
Buna sadece gelecek değil, başarı hikayesinin de yalancıktan ekleriydi. hep tekrar ve yeniden tekrrarla iprobaganda aygıtında kulanılıyor. Ama başka gerçek de Küliğe giderek yerinhe oturuyor. Orada laf değil yıkım, kibir ve siyasal mesajın ta kendisi gerçekleşmektedir.***
Dedik ya “şeytani dürtüler Karpaz gizeminde”n oldukça başka oluyor. Hele de tesadüfle hatırlatılmalar da bir başkadır. Bugün karşılaştığım öğretmenin biri yeniden şeytani dürtü yaptı. İlk ortaya çıkışta en azından cılız da olsa tepkiler ve makamcı da “inceleyecem” diyordu. Sonra klasik gerçekle, unutuk. Karşılaştığım öğretmen bana ders kitaplarını söyledi. Öğrendiğime göre kitaplarla alakalı mahkemeye baş vuranlardandı. Tabi ek sorularla da konuyun geliştirdik. Mahkeme daha onları dinlemeye dahi çağırmadı. Ama olay bir yılına gfeldi. Kitaplar ders olarak okutuluyor. Devamının da eylülde olacakğı kesin. Makamcı efendi ise inceleyecekmiş dedi. O gayet rahat, Türkiye makamlarına nede kolay kararı uyguladığı teslimiyet mesajını verdine inandırdığını kabul ediyor. Oysa tartışmada ne ararsanız var. Tek olmayan, gerçeklerin olmamnasıydı. Hat da en basit yasal kural olan “kitabı yazanların haberi olmadan yapılan değişiklik nedeniyle” mahkeme okutulmasının durdurma noktasına gelmedi. Ama kitaplardaki değişimler derslerle öğretiliyor. Sınavda soru sorulup not alınmaktadır. Mahkeme ise yol alamadı. Almadı mı yoksa alamadı mı ikilemi tercihe kaldı.
Oysa Türkiyede yeni yyüzyıl marif sürecine girdi. Bunalrın buraya konulacağı da kesin. Tepki mi; yok elbet. Mücadeleği verenler ise epey yorgun. Yalnız kalma ve engeleyememe ikileminde kaldılar. Moral kırıklığı sürüyor. Ama hep övgüler de orda burda sürüyor. Okulda ise uygulanan derslerle hem kitabı yazanların hakları yerlebir ediliyor hem de ilhaklaşma gericileşme siyasetine uygun öğrenim giderek yerleşimden rolunu almaya devam ediyor.
Tabi Hasan Sözmenerin de uyardığı sonn yargı terfileriylen alakalı yazı dda şeytani dürtülerle beynime geldi. Demekki tesadüfler bzen genel gerçeğe bizi taşır. Ama kendi kendimizi övme veya sesizleşme dürtüleri de şeytaninden de öteye geçtiği de kesin.****
Kurban bayramı bitiyor. Donukluğun geçtiği günlerden sonra yine normale dönme moduna gireceğiz. Sendromlar yaşanması da muhtemel. Sıcak ise dalgalarla gelip kavurmaya hız verecek gibidir. Boğucu havada ise siayset fırsatı kulanıp da yoluna daha rahat geçecek. Birileri de çıkıp kapılardaki sıkıntıyı anlatacak. Diyecek ki “hükümetimiz konuya el atsın”. Ama, beklenti ile sıcak altında dahi saatlere varan rezalete rağmen tepki yansımıyorsa, şeytan da “devam” diyecek. Dürtüleri bbrakıp sırada hem de sıcak altında devam modu sürecek. Zaten ülkemizin nifus gerçeği ile önemli sayıdaki insan güneye geçemiyor. Buda potansiyel ilgiği de ilgisizliği yaratmaya yetiyor.
Karpazın gizemi sesiz. Arada nem kokusu geliyor. Artık Çarşanba sonlanıyuor. Bayram tatili den noktalanıyor. Ama yaşam da sürüyor. Bakalım karanlıktan değil sıcaktan serinliğe nasıl geçeceğiz sorusuyla şeytani dürtülere de son diyoruum