Kıbrıs’ın kuzeyinin Türkiye’ye entegrasyonu süreci her alanda hızla sürmektedir.
Turizm, tarım, hayvancılık, küçük esnaf gibi üretim alanları el değiştirmiş, inşaat şirketlerinin ve üniversite yatırımlarının büyük bölümü de Türkiyeli iş insanlarına devredilmiştir.
Emlak sektörüne de yapılan teşviklerle, Kıbrıslı iş çevrelerinin kontrolünün dışında, entegrasyon sürecine hizmet eder hale getirilmiştir.
Ortada görünen gerçek hedef, askeri müdahale ile gasp edilen topraklar üzerinde kalıcı hakimiyet kurmaktır.
1974 yılının üzerinden yarım asırlık bir süre geçirilmesi ve uluslararası hukukun dışında gerçekleşen bu süreç, Türkiye açısından önemli bir kazanım olarak görülmektedir.
Kazanılan zamanı; temel hedef olan Türkiye’ye entegrasyonu sağlama amacıyla kullanmak için her alanda hızlı bir çalışma içine girilmiştir. Bu hummalı çalışmaya yerel dinamiklerden gerçek bir tepki gelmemesi ve var olan tepkilerin de ‘tribünlere oynama’ amaçlı olması entegrasyon sürecini dayatanların işine yaramaktadır.
Tepkisizlik, kabullenme ve karşı çıkar gibi içi boş söylemler, örgütlerin başındaki kişilerin Türkiye yetkililerinin tepkisinden korktuklarının veya kapı arkasında Türkiye’deki rejim sahipleri ile uzlaştıklarının ispatıdır.
Yaşanan sıkıntıların kaynağının, Türkiye hükümetlerinin dayatması olduğu açık olmasına rağmen örgüt, sendika ve siyasi partiler bu gerçeği vurgulamaktan sürekli kaçınmaktadırlar.
Uzun bir süreden beri TC Elçiliği önünde bir basın açıklaması düzenleyen, açıklamalarında TC makamlarını hedef alan kaç tane örgüt, sendika ve siyasi parti vardır?
Kıbrıs Rum toplumunun Kıbrıs Cumhuriyeti’ni paylaşmak istememesi ve Türkiye’nin adanın kuzeyinde uyguladığı kolonicilik siyaseti nedeni ile Kıbrıs Türk toplumunun, toplumsal yok oluşa sürüklendiği gerçeğini konuşmaktan kaçan bu örgüt yöneticileri neyin mücadelesini vermektedirler?
Geçtiğimiz hafta toplumsal bir tepkiye dönüşme potansiyeli olan hayvan üreticilerinin yaptıkları eylem ve ona destek veren örgütlerin ortaya koyduğu çabalar bir saman alevi gibi sönmüş, başta Hayvan Üreticileri Birliği olmak üzere ortak eylem yapan örgütlerden kamuoyunu doyurucu bir açıklama yapılmamıştır.
Adanın kuzeyindeki Rum mülkleri, kumarhaneler, kara para aklama, insan kaçakçılığı, fuhuş, diploma satan üniversitelerden gelen paralarla yaratılan bu sahte cennette, hayat pahalılığı ödemeye dayalı maaş sistemi için mi mücadele edilmektedir?
Bu düzen toplumu bir yandan yok oluşa sürükler, ülkemizin doğal güzellikleri, çevre varlıkları, kültürü ve insanlarımızın inançları ile oynanırken ve hepsinden önemlisi irademiz gasp edilirken sadece maaş ve ücretler için göstermelik söylem ve eylem yapmak bu sürece destek vermek demektir.
Rejimden şikâyet edenlerin aslında bu ayrılıkçı rejimin nimetlerinden memnun oldukları her geçen gün daha da gün yüzüne çıkmaktadır. Kıbrıs Türk toplumunu siyasi rehine olarak kullanan Türkiye’ye karşı ayrılıkçı rejimle uzlaşanlar onu asla değiştiremezler.