İsrail-Lübnan sınırındaki gerilim Kurban Bayramı boyunca iyice tırmandı.
Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah mevcut tansiyonu iyice yükselten bir konuşma yaptı. Nasrallah, İsrail ile bir savaş çıkması halinde İsrail’in kuzeyini işgal edebileceklerini söyledi. Yine İsrail ile geniş çaplı bir savaş çıkması ve savaşta üs olarak kullanılması halinde Güney Kıbrıs’ın da hedef alınabileceğini söyleyen Nasrallah’a Güney Kıbrıs’tan yanıt geldi. Güney Kıbrıs’ın tarafsız olduğu belirtilen açıklama tansiyonu düşürmeye yetmedi elbette.
Yine Nasrallah’ın konuşmasındaki çarpıcı bölümlerden biri de Hizbullah’ın İsrail ile 7 Ekim’den beri devam eden çatışmalarda henüz kullanmadığı silahlarının kullanılabileceği yönündeki ifadesiydi. Zaten bir süredir hem bölgeden hem de İsrail’den uzmanlar Hizbullah’ın elindeki silahları sınırdaki çatışmalar alevlendikçe yavaş yavaş kullandığını söylüyor. Ayrıca yorumlara göre Hizbullah 7 Ekim’den beri defalarca taktik değiştirdi. Yine İsrailli askeri uzmanlar Hizbullah’ın 7 Ekim’den beri Lübnan sınırında yığılmış olan İsrail ordusunu incelediğini ve buna göre hareket ettiğini öne sürüyor. Hizbullah’ın İsrail’e yönelik yoğun veya seyrek füze saldırılarının temel amacı da İsrail’in hava savunma sistemi olan Demir Kubbe’ye dair inceleme yaparak zayıf noktalarına ilişkin bilgi toplamak olarak değerlendiriliyor. İsrail’in kuzeyinde yani Lübnan sınırında konuşlanmış olan birliklerin komutanları da zaman zaman “Aylardır sınırda bekledikleri, burada hedef haline gelmenin yanı sıra Hizbullah’ın bilgi toplama amaçlı eylemlerine açık oldukları” yönünde sitemlerde bulunuyor. “Lübnan’a ve Hizbullah’a bir an önce ve güçlü bir şekilde saldıralım” mesajları ile yapılan bu sitemli açıklamalar devam etse de İsrail-Lübnan sınırında şimdilik kontrollü çatışma hali sürüyor.
Hizbullah bir taraftan her ihtimale ve hatta geniş çaplı bir savaş ihtimaline dair açıklamalar yapıyor olsa da sık sık “Savaş istemediğini” de vurguluyor. Çünkü ortada açık ve net bir gerçek var; Hizbullah’ın savaşa girmesi demek Lübnan’ın savaşa girmesi demek. Ancak Lübnan bir savaşı kaldırabilecek askeri, siyasi, ekonomik güçte değil. Ayrıca Lübnan’ın savaşa sürüklenmesinin Hizbullah’a nasıl bedeller ödeteceği de belirsiz.
Evet 2006 savaşında Hizbullah, İsrail saldırılarına karşı direniş gösterdi ve İsrail ordusunun geri adım atmasını sağladı. Hizbullah açısından zafer olarak nitelendirilen bu sonuç örgütün Lübnan içindeki siyasi gücünü iyice perçinleyip farklı dinler ve mezhepler dahil toplumdan aldığı desteği büyüttü.
Ekonomik ve siyasi istikrarsızlıklar ve bu sorunların temel sebebi olan mezhepçi yapılanma sebebiyle iyice zayıflayan Lübnan ordusu da Hizbullah’ı partner olarak görmeye başladı. Lübnanlılar hâlâ “İşgal başladığında ordunun sınıra gidecek benzini yoktu ama Hizbullah güçlüydü” diye anlatıyor.
Ancak yıl artık 2024. Köprünün altından çok sular aktı. Ne İsrail eski İsrail ne de Hizbullah 2006 yılındaki kadar bağımsız hareket edebilecek bir yapı. Her şeyden önce Hizbullah, Lübnan içindeki iki ana siyasi kutuptan biri ve bir kez daha belirtmek gerekiyor ki Lübnan’da Hizbullah’sız hükümet kurulamaz, Hizbullah’sız hükümet yıkılamaz. Haliyle bu durum yani Hizbullah’ın, Fransa’dan Suudi Arabistan’a çok sayıda ülkenin kıyasıya nüfuz savaşlarının devam ettiği Lübnan’da perçinlediği siyasi gücü hesaba katmadan, hele de pervasızca askeri gücüne güvenip savaş kararı alması hiç kolay değil.
İşin önemli boyutlarından biri de İran… Hizbullah’a askeri, siyasi, lojistik, finansal, silah dahil ciddi destek akıtan İran elbette bunca ‘yatırım’ yaptığı ve İsrail’e karşı zaman zaman caydırıcı gücü olan bir askeri yapının, yani Hizbullah’ın yıpranmasını istemez.
Bu nedenlerle Hizbullah bir taraftan geniş çaplı savaş dahil her türlü seçenekten bahsederken diğer taraftan amacının “İsrail ordusunun kuzeyde Lübnan sınırı ve güneyde Gazze olmak üzere ikiye bölünmesini sağlamak ve topyekûn, var gücüyle Gazze’ye yüklenmesine engel olmak” olduğunu vurguluyor. Ayrıca Hizbullah tarafından yapılan bütün açıklamalarda “Lübnan-İsrail sınırındaki gerilimin Gazze’de bir ateşkes yapılmasına bağlı olduğu” belirtiliyor.
Çatışmaların diğer tarafındaki İsrail de, Hizbullah ile geniş çaplı bir savaş ihtimalinden hâlâ kaçınıyor gibi görünüyor. Gerçi İsrail Başbakanı Netanyahu üzerindeki uluslararası baskı arttıkça Netanyahu’nun özellikle kuzey yani Lübnan sınırındaki gerilimi alevlendirme ve üzerindeki markajı bölgeye yayma gibi bir hamleye başvurma ihtimali hâlâ oldukça yüksek. Ayrıca İsrail içindeki ve kabinedeki aşırıcı sağcıların baskıları da giderek artıyor. Hem Lübnan’a hem de Gazze’ye son darbeyi vuracak geniş çaplı ve etkili saldırılar yapılmasını isteyen bu kesime göre iyice çıkmaza giren Gazze labirentinden çıkmanın tek yolu bu.
İsrail-Lübnan sınırında çatışmalar hâlâ kontrollü denebilecek bir çerçevede devam ederken ancak tansiyon da taraflardan gelen açıklamalarla giderek yükselirken Hizbullah bir video yayımladı. Videoda, İsrail’in kuzeyindeki Hayfa şehrinin İHA ile çekilmiş görüntülerinde önemli askeri ve sivil noktalar işaretlenmişti. İsrail’e Hizbullah tarafından video ile verilen mesaj açıktı; gerilim tırmanır ve geniş çaplı bir savaşa dönüşürse hedefler belli.
Görüntülerin yayımlanmasının ardından İsrail Dışişleri Bakanı İsrael Katz, “İsrail, Hizbullah ve Lübnan’a karşı kuralları değiştirme kararına çok yaklaştı. Topyekûn bir savaşta, Hizbullah yok edilecek ve Lübnan ağır darbe alacak” dedi. İsrail ordusu da Lübnan’a yönelik geniş çaplı bir saldırı planlarının onaylandığını duyurdu.
Diğer taraftan İsrail ordusu 7 Ekim’den beri Gazze’de on binlerce insanı katledip taş üstünde taş bırakmadı ancak savaş hâlâ İsrail’in istediği gibi gitmiyor ve uzadıkça uzuyor.
HAMAS ve HAMAS’a açık destek vererek kuzeyde İsrail’e cephe açan Hizbullah, Gazze’de kalıcı bir ateşkes ve İsrail ordusunun tamamen çekilmesi şartlarından vazgeçecek gibi görünmüyor. İsrail ise, HAMAS yok edilmeden savaşın bitmeyeceğini ve savaş bitse bile Gazze’den el çekmeyeceğini açıkça söylüyor.
Velhasıl her ne kadar İsrail ve Hizbullah geniş çaplı bir savaş istemese de taraflar sürekli el yükseltiyor. Bu nedenle kontrollü çatışma ile geniş çaplı bir savaş arasındaki kalın çizgi de giderek silikleşiyor.
Başta Lübnan olmak üzere bölge ülkeleri ve ABD, Fransa gibi aktörler tedirgin ancak şimdilik İsrail ile Hizbullah arasındaki tansiyonu düşürecek girişimler de başarısızlıkla sonuçlanıyor.
Ancak kesin olan bir şey var ki, İsrail-Lübnan sınırında küçük kıvılcımlarla alevlenebilecek bir gerilim büyüdükçe büyüyor.