Kitaplar hiç durmadan, yorulmadan seyahat edebilir. Yazıldığı dili ve coğrafyayı aşar, yüzyıllar öncesinden bugüne ulaşır. Bu yolculuk tarihin her döneminde, başta dini ve siyasi nedenlerle engellenmek istendi. Pek çok kitap yasaklandı, toplatıldı, hatta ibreti alem olsun diye meydanlarda yakıldı. Ne var ki, farklı ses ve sembollerle yazılmış olsalar da dünyanın ortak dilini taşıdıkları için insan icadı her uyduruk sınırı kolaylıkla aşabilirler. Böylece istisnasız, bütün kontrolcü yönetimleri korkuturlar. Yasakçı ve sansürcü zihinler için bahaneler de hep aynıdır, ‘toplumsal hassasiyetlerimiz.’
Bu ‘toplumsal hassasiyetler’ aslında oynak ve çok kırılgandır. Günün siyasetine göre kolaylıkla ‘incinir.’ Öyle ki, kitapta geçen bir küfür yüzünden, toplumsal ahlakımızın yerle yeksan olduğu söylenebilir. İki insanın aşkı toplumsal namusumuza helal getirebilir. Bir çocuğun uyanışı anarşizme hizmet edebilir. Ezberleri sorgulamaya başlaması mazallah kaosa sebep olabilir. Sevgi, eşitlik, adalet, dostluk gibi dünyanın ortak dilinden konuşabilen her yazı, çizi dokunduğu ‘toplumsal hassasiyetleri’ iddia edildiği gibi ‘incitmez’ aslında, yerle bir eder. Doğası budur çünkü.
***
Yaklaşık on yıl önce, Jose Mauro de Vasconcelos’un ‘Şeker Portakalı’ adlı kitabıyla ilgili ‘müstehcenlik’ soruşturması açılmıştı. Bir öğretmenin öğrencilerine ödev olarak verdiği kitap Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) 100 Temel Eser Listesi’nde yer alıyordu. Okudukları karşısında şok olduğunu söyleyen bir velinin şikayetiyle kitabın Türk örf ve ananelerine aykırı olduğuna karar verildi. Çocuk edebiyatının dünyaca bilinen en iyi örneklerinden sayılan Şeker Portakalı’nda, çevrelendiği yoksulluğa isyan eden Zeze’nin büyüme hikayesi anlatılıyor. Bir portakal fidanını kendine arkadaş edinen Zeze, yaşadığını şöyle tarif ediyor: “Evdeki yoksulluk o dereceydi ki insan erkenden hiçbir şeyi çarçur etmemeyi öğreniyordu.” Burada asıl şok edici olan küçücük çocukların büyüklerin sebep olduğu sorunlarla ilgilenmek zorunda kalışıydı. Bugün Türkiye’de gelecekleri çalınan, okula aç giden milyonlarca çocuk var. Bu biraz da, o veli(ler) kitabın doğru yerinde şok olmadığı için böyle.
***
MEB Talim Terbiye Kurulu’nun, ‘toplumsal hassasiyet’ temalı veli şikayetlerini ve komisyon kararlarını gerekçe göstererek ‘sakıncalı’ bulduğu pek çok kitap oldu. John Steinbeck’in Fareler ve İnsanlar kitabının bazı sayfaları ‘ahlaki’ bulunmadı. Cahit Külebi’nin Hikaye adlı şiirindeki “Benim doğduğum köylerde/kuzey rüzgarları eserdi/bu yüzden dudaklarım çatlaktır/öp biraz” dizeleri silindi. Yunus Emre’nin “Cennet cennet dedikleri/birkaç köşkle birkaç huri/isteyene ver onları/bana seni gerek seni” dörtlüğü sansürlendi.
İki yıl önce, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı çalışan Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu, Brigitte Labbe’nin Çıtır Çıtır Felsefe dizisine ait bazı kitapları ‘muzır’ ilan edip poşete soktu. Günışığı Kitaplığı tarafında yayınlanan kitaplardan biri olan ‘Küçükler ve Büyükler’de, çocukların yetişkin tacizine karşı bilinçlendirilmesi ve taciz karşısında neler yapabileceği anlatılıyor. ‘Diktatörlük ve Demokrasi’ adlı diğer kitapta çocukların, insanların özgür ve eşit olduğu fikrini savunan demokrasi üzerine düşünmesi teşvik ediliyor.
Kurul yakın zamanda üç kitabı daha ‘muzır’ ilan ederek poşete koydu: ‘Disney Esrarengiz Kasaba Günlük 3’, ‘Farklı Olmaya Cesaret Eden O Müthiş Erkek Çocuklarına Gerçek Hikayeler’ ve ‘Yaramaz Evin Yeni Misafirleri’. Kurula göre, bu üç kitap da küçüklerin maneviyatı için zararlı. Örneğin farklı olmaya cesaret eden erkek çocuklarına ne anlatıldığına bakınca ‘beyaz atlı prens’ klişesinin sorgulandığı görülüyor. “Bir erkek çocuğu olarak ideal erkeklik kalıbına uyacağınız varsayımı yaygındır. Peki ya bilimle, sanatla, doğayı korumakla, topluma faydalı olacak bir uğraşla ilgilenmek istiyorsanız? Ya içine kapanık bir çocuksanız? Ya elinize kılıç almak yerine bir kitap almayı tercih ediyorsanız?”
***
Küçükleri muzır neşriyattan koruma iddiasındaki kurul inceleyecekleri kitapları kendileri seçiyor, küçüklerin maneviyatlarına nelerin zarar verebileceğine kendileri karar veriyor. Yayıncının bu konuda eli kolu bağlı, okuyucu dayatmayla karşı karşıya. Bir diğer uygulama yine Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından hazırlanan ‘Çocuk ve Genç Dostu Kitaplar’ listesi. Amacın, ailelere çocukları için uygun içerikli kitap seçimi konusunda rehberlik etmek olduğu söyleniyor. Kriter milli, manevi ve evrensel değerlere uygunluk. Neye göre, kime göre, hangi bilimsel yönteme göre? Bu sorulara tatmin edici bir yanıt bulabilmek zor ama liste dışı bırakılan kitapları düşmanlaştıran bu uygulamanın ayrımcılığa sebep olduğu açık. Çocukların ufkunu daraltmaktan daha zararlı bir şey yok.