2023’te ABD dünyadaki tüm ülkelerin askeri harcamalarının yüzde 40’ını tek başına yaptı. Öyle ki, 916 milyar dolarla silahlanmaya kendisinden sonraki dokuz ülkenin toplamından daha fazla harcadı. Ukrayna savaşı ve İsrail’in Gazze soykırımı devam ederken askeri harcamaların 1 trilyon doları geçmesi an meselesi. Enflasyon göz önüne alınırsa ABD bu seviyelerde harcamaları ikinci dünya savaşının son yılında yapmış. Askeri harcamaların diğer zirve yaptığı dönemler ise Sovyetleri askeri harcamalarla tüketmek ve Orta Asya’da nüfuzunun yayılmasını engellemek için Afganistan’da mücahitleri silahlandırmasıyla başlayan 1980-90 arası ve bu kez işgalci olarak Afganistan’da askerlerinin sayısının 100 bini geçtiği 2002-2010 arası.1 Bugün henüz bir dünya savaşı yok, “teröre karşı savaş” söylemi de artık bitti, ancak 2018 yılından beri “büyük güç rekabeti” diye adlandırılan; Çin ve Rusya’yı direkt karşısına alan “topyekün” bir silahlanma stratejisi var.
Sovyetlerin ikili anlaşmalar sonucu Afganistan’a asker göndermesinden hemen sonra 1980’de yaklaşık 144 milyar dolara, 1981’de de 221 milyar dolara yükselen ABD’nin askeri harcamaları, 1990’a gelindiğinde 325 milyar doları bulmuş ve ardından düşüşe geçmişti. 11 Eylül sonrası da ABD’nin emperyalist müdahaleleri için geliştirdiği “teröre karşı savaş” doktrini ile tekrar yükselişe geçen askeri harcamalar, 2001’de 331 milyar dolara yükselmiş ve Afganistan işgalinin güneye doğru genişlemesi sonrası 2011 yılında ABD’nin ülkede 100 bin askere ulaşmasıyla zirve yapmış, 752 milyar dolara ulaşmıştı. 2016’ya kadar düşüşe geçen yıllık harcamalar, 2016’dan itibaren tekrar yükselişe geçmiş ve 2019’da o dönem “bütçe-yıkıcı” diye adlandırılan yetki kanunu ile 734 milyar doları aşmıştı. Bu kez “teröre karşı savaş” değil, dönemin Savunma Bakanı James Mattis’in deyimiyle, “büyük güç rekabeti” doktriniyle Çin ve Rusya’ya karşı yeni nükleer silahların yapımı dahil “topyekün tüm devletin” seferber olmasını öngören ve Trump’la başlayıp Biden’la devam eden bu stratejinin getirisi olarak sürekli yükselen bir trendin içerisindeyiz. Üstelik bu veriler Savunma Bakanlığı verileri ve örneğin işgal edilen ülkelerde direkt askeri olmayan programların maliyetlerini ya da savaşı finanse etmek için alınan borçların faizlerini içermiyor. Boston Üniversitesinden bir araştırmaya göre 11 Eylül sonrası sadece Afganistan, Irak ve Suriye’deki savaşlara toplam 8 trilyon dolar harcandı.2
‘BÜYÜK GÜÇ REKABETİ’ DOKTRİNİ
2018’de, Suriye’de kendine “Beyaz Baretliler” diyen El-Kaide bağlantılı gruba üye yaklaşık 500 kişinin İsrail ordusu tarafından işgal altındaki Golan tepeleri ve Ürdün üzerinden tahliye edilmesi sadece Suriye’yi ikinci bir Libya yapma planının çöküşünün değil, “teröre karşı savaş” doktrininin sonunun da habercisi oldu. Yine 2018 yılında Savunma Bakanı Mattis yeni ulusal savunma stratejisini açıklarken Çin ve Rusya’yı “revizyonist güçler” yani ABD hegemonyasındaki mevcut dünya düzenini revize etmeye çalışan güçler olarak tanımlamış ve “artık ABD ulusal güvenliğinin temel odak noktası terörizm değil, büyük güç rekabetidir” demişti.3 Aynı yıl Cumhuriyetçi Parti’nin eski başkan adaylarından savaş çığırtkanı John McCain’in adının verildiği savunma bütçesiyle 2019’da askeri harcamalar 734 milyar doları aştı. Askeri harcamaların sürekli yükseldiği, sosyal ve ekonomik programlara ayrılan bütçelerin ise sürekli gerilediği bu trend seçimi kim kazanırsa kazansın devam edecek.
Amerikan hegemonyasını devam ettirmeye ve kapitalist birikimin mantığına aykırı hareketleri bastırmaya yarayan bu silahlanma ve askeri harcamalar Levant’tan Afrika’ya büyük bölgeleri istikrarsızlaştırdı, talan etti, kana buladı. Bu arada tabi her bomba düştüğü yere ölüm ve yıkım getirirken, yapıldığı yerlerde de birilerine kâr birilerine yoksulluk olarak geri dönüyor. 1963’te dönemin ABD Başkanı Dwight Eisenhower askeri harcamaları ve savaşı “hırsızlık” olarak tanımlamıştı: “Yapılan her silah, suya indirilen her savaş gemisi, ateşlenen her roket, son tahlilde, aç olan ve doyurulamayanlardan, üşüyen ve giyinmeyenlerden yapılan bir hırsızlık anlamına gelmektedir.”4 ABD’nin bu süregiden askeri müdahaleci kampanyalarında başta NATO örgütü, Raytheon ve Lockheed Martin gibi silah üreticileri, Atlantik Konseyi gibi “think tank” kuruluşları ve ABD’nin hizmetindeki Körfez monarşileri ve İsrail de anahtar roller oynuyor.
NATO NE DEMEK?
Bu sene Washington DC’de gerçekleştirilen, şehrin bütün akışını felç eden ve üyelerin daha çok askeri harcama sözü verdiği NATO zirvesi sırasında NATO’nun resmi Twitter hesabından bir reklam yayınlandı. “NATO yalnız olmamak demek”, “NATO birbirini korumak demek”, “NATO özgürlük içinde yaşamak demek”, “NATO barış demek” gibi insanların zekasıyla alay eden sloganlarla yayınlanan kısa videoda bir sürü beyaz asker “Bizim hayat tarzımız” diyerek korumaya ant içiyor. Dışarıda bırakılanlar, bu “hayat tarzı”nı korumak için katledilmeleri vacip sayılanlar, biz barbarlar tabi ki. Dümdüz faşizm.
İşgal, savaş ve çatışmaların giderek artacağı bir döneme girdiğimizin işaretleri bolca var. Başta ABD olmak üzere NATO’nun ve birçok NATO üyesinin artan askeri harcamaları, başlamakta olan yeni nükleer silahlanma yarışı, devam eden Ukrayna savaşı, İsrail’in Gazze soykırımı üstüne açıkça yeni bir Lübnan işgalini hedeflemesi, yıllardır uygulanan neoliberal ve kemer sıkma politikalarının sonucu her yerde yükselen faşizm, bu bir nevi ikinci Soğuk Savaş olan “büyük güç rekabeti”ni “büyük güç çatışması”na çevirebilir. Antiemperyalist mücadele ve dayanışmayı hayatın her alanında yükseltmenin zamanı.
_______
[1] https://www.statista.com/statistics/272473/us-military-spending-from-2000-to-2012/
https://www.macrotrends.net/global-metrics/countries/USA/united-states/military-spending-defense-budget
https://www.pgpf.org/blog/2024/04/the-united-states-spends-more-on-defense-than-the-next-9-countries-combined
[2] Crawford, Neta C. 2021. The U.S. Budgetary Costs of the Post-9/11 Wars. 20 Years of War: A Cost of War Research Series.
[3] https://www.reuters.com/article/world/us-military-puts-great-power-competition-at-heart-of-strategy-mattis-idUSKBN1F81ZJ/
[4] https://www.presidency.ucsb.edu/documents/address-the-chance-for-peace-delivered-before-the-american-society-newspaper-editors