TBMM Genel Kurulu’nda 15 Şubat 2011 tarihinde kabul edilerek yasalaşan 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun, dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylanmış ve 3 Mart 2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmişti. Kanun, Avrupa Birliği (AB) müktesebatına uyum çerçevesinde yeniden düzenlenmişti. Buna göre Radyo Televizyon Üst Kurumu’nun (RTÜK) başta gelen görevlerinden biri “yayın hizmetleri alanında ifade ve haber alma özgürlüğünün, düşünce çeşitliliğinin, rekabet ortamının ve çoğulculuğun güvence altına alınması için gerekli tedbirleri almak” olarak tanımlanmıştı.
KABATAŞ YALANI VE RTÜK
Kanunun yürürlüğe girmesinden iki yıl sonra Taksim Gezi Parkı direnişi yaşandı. Güvenlik birimlerinin hazırladığı rapora göre 31 Mayıs’ta İstanbul’da başlayan ve hızla Türkiye’nin 80 iline (Bayburt hariç) yayılan protesto gösterilerine 3.6 milyon insan katıldı. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Gezi Parkı’nın yerine Topçu Kışlası’nın yapılacağını duyurmuş ve tepki çekmişti. Protestoların giderek arttığı 7 Haziran günü Erdoğan, partisinin grup toplantısında “önemli bir yakınımın gelinini, Başbakanlık ofisimin yanında, yerlerde süründürdüler, kendisini çocuğunu taciz ettiler” dedi.
13 Haziran’da, eski Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu’nun gelini Zehra Develioğlu, o dönem Star gazetesinde çalışan Elif Çakır’a bir röportaj vermiş ve Kabataş’ta ‘deri pantolonlu, deri eldivenli, üstleri çıplak kalabalık bir grubun saldırısına uğradığını anlatmıştı. Haber, hükümete yakın televizyon ve gazetelerde döndü durdu, bazı iktidar medyası çalışanı ‘gazeteciler’ ısrarla iddianın doğru olduğunu savundu. Ancak kamera kayıtlarıyla anlatılanların gerçek olmadığı ortaya çıktı. ‘Kabataş yalanı’ olarak kayda geçen bu iftirayı günlerce ekrana taşıyan televizyon kanalları RTÜK’ten ceza almadı.
DİVAN OTEL YALANI VE RTÜK
Gezi Parkı protestoları sırasında A Haber’de yayınlanan bir habere göre, Koç Holding’a ait Divan Otel’in ‘işgalcilerin’ toplanma merkezi olduğu, eylemcilerin bu lüks otelde kaldığı, burada molotof kokteyli hazırladıkları ve yaralı olanlarının da otelin otoparkında tedavi edildiği iddia edilmişti. Holding, A Haber’i RTÜK’e şikayet etti. Kurumun AKP’li üyelerinin oylarıyla kanala herhangi bir ceza kesilmedi. Konu yargıya taşındı. Mahkeme, A Haber’de yayınlanan haberin gerçeğe aykırı içerik taşıdığına, kişilerin şeref ve haysiyetlerini ihlal edici toplumsal onur ve saygınlığı zedeleyici nitelik taşıdığına, sözü geçen otoparkın Divan Otel’e ait olduğuna dair somut delillerin ortaya konulmadığına, bilirkişi incelemesi sonunda molotof kokteyli hazırlandığı iddia edilen ve görüntüleri yayınlanan odanın Divan Otel’e ait olmadığına hükmetti. RTÜK ancak bu noktadan sonra A Haber’e uyarı cezası kesilmesi gerektiğine karar verdi.
RTÜK’ÜN MİLLİ VE MANEVİ DEĞERLER HASSASİYETİ
RTÜK, 20 Nisan 2024’te 30’uncu yılını kutladı. Başkan Ebubekir Şahin, kurumun 30 yıl boyunca yaptığı çalışmaları överek, bugüne kadar, milli ve manevi değerlerimizin korunması adına önemli projelerin hayata geçirildiğini anlattı. “Radyo ve televizyon yayınlarını düzenleyen, zararlı içeriklere yönelik tedbirler alan RTÜK, toplumsal ve kültürel hassasiyetleri her şeyin önünde tutuyor. RTÜK, bizi biz yapan millî ve manevi değerlerimize sahip çıkıyor” diyen Şahin, “bizlere desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere tüm devlet büyüklerimize teşekkürler” sözleriyle konuşmasını tamamladı. Toplumsal ve kültürel hassasiyetleri her şeyin önünde tuttuğu söylenen RTÜK, milyonlarca insanın sokağa döküldüğü Gezi sürecinde, “başörtülü bacımıza saldırdılar, 70-100 adam bir oldu, bir kadın ve çocuğunun üzerine işedi, otel odalarında molotof kokteyli yapıldı” yalanlarını yayarak halkı kin ve nefrete sürükleyen ve korkunç sonuçlar doğurabilecek bir haberin televizyonda günlerce dolaştırılmasına uygun bir ceza bulamamıştı.
AÇIK RADYO’YA ‘KİN VE NEFRET YAYMA’ SUÇLAMASI
‘Kainatın tüm seslerine, renklerine ve titreşimlerine Açık Radyo’ RTÜK ile yaşıt. 30 yıldır dinleyicilerine, başta iklim krizi olmak üzere sanattan edebiyata, felsefi tartışmalardan bilimsel gelişmelere, müzikten siyasete pek çok alanda düşünme ve bilgi edinme fırsatı sunuyor. Ne var ki 24 Nisan tarihinde yayınlanan Açık Gazete programında, sırf bir konuk ‘Ermeni soykırımı’ dedi diye RTÜK tarafından kanala beş kez program durdurma ve para cezası verilmiş. Gerekçe şu; “yayın hizmetleri ırk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edemez veya toplumda nefret duyguları oluşturamaz.” Ama aynı RTÜK’e göre ne “başörtülü bacımıza saldırdılar” diyerek Gezi eylemcilerini hedef göstermenin, ne toplumu inançlılar ve inançsız vandallar olarak ikiye bölmenin, ne de protestocuların otel odasında bomba yapan teröristler olduğu yalanını ortaya atmanın toplumu kin ve düşmanlığa tahrik etmekle bir ilgisi var. RTÜK, 30 yıldır yayın politikasını temel insan hak ve özgürlükleri üzerine kuran, çok kültürlülüğü savunan ve toplumsal barışı hedefleyen Açık Radyo’nun lisansını iptal etti. Bu, şüphesiz ifade ve basın özgürlüğü karşıtı bir tutum.
GAZETECİLİK ETİĞİ
RTÜK, 22 Mayıs’ta gerçekleştirilen toplantıda, Açık Radyo’nun toplumu kin ve düşmanlığa tahrik ettiğine kanaat getirerek, oy çokluğu ile kanala para ve yayın durdurma cezası verilmesine karar vermişti. Konuya gazetecilik etiği açısından bakıldığında somut deliller olmaksızın iddialarda bulunulmaması gerektiğinin altı çizilmişti. Oysa Kabataş’ta başörtülü bir kadın ve çocuğuna saldırdığı iddia edilen üstü çıplak, deri pantolonlu adamlar günlerce tek bir somut delil ortaya konmadan konuşulmuş ve RTÜK bunun gazetecilik etiği açısından değerlendirilmesine gerek görmemişti. Mesele Açık Radyo’nun sesini kapatmak olunca delil de lazım oldu şimdi etik de.