Avrupa Kupası’nda Türkiye’nin Çekya’yı 2-1 yendiği maç sonrasında, ZDF’nin canlı yayınında Almanya’da tartışma yaratan görüntüler ekrana yansımıştı. Türkiye taraftarı bir grup, galibiyeti Alman kamu yayıncısının kameralarının önünde Bozkurt işareti yaparak kutluyordu. Reji görüntüyü hemen değiştirdi. Almanya’da Tehdit Altındaki Halklar Derneği, Avusturya maçı öncesinde UEFA’yı “aşırı sağcı sembollere karşı net bir tavır almaya” davet etti ve “Bozkurt selamını da stadyumlarda yasaklanmasını” istedi.
Dün oynanan Avusturya maçında da dikkatli gözler tribünleri tararken, işareti bu kez sahada bir futbolcu verdi. Avusturya’yı kupadan eleyen golleri atan ve maçın en iyi oyuncusu seçilen Merih Demiral, galibiyeti bozkurt işaretiyle kutluyordu! Bu an canlı yayına yansımadı, ama Demiral iki eli yukarıda, ülkücüleri selamladığı fotoğrafını sosyal medyada bizzat paylaştı. Bozkurt selamı tartışması sahaya indi. İşin ilginç tarafı, Demiral’ın kariyerinin önemli bir bölümünü yurtdışında yapmış, eşini Arnavutluk’tan seçmiş, beynelmilel bir sporcu profilinde olmasıydı.
Almanya’da, gamalı haç, SS, “Heil Hitler” selamı gibi nasyonal sosyalist dönemin sembolleri, IŞİD sancağı ya da PKK bayrağının bulunduğu yasaklar listesinde Bozkurt selamı henüz yok, ancak ülkücüler uzun zamandır mercek altında. Hem de Alman Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın… Teşkilatın sayısını 2022 itibariyle 12 binden fazla olduğu tahmin ettiği ülkücüler hakkındaki görüşünü, “Türk aşırı sağı: Almanya’da Bozkurtlar” başlıklı raporun girişi özetliyor: “Aşırı sağ Almanya’da özgürlükçü demokratik anayasal düzene karşı en büyük tehditlerden biridir. Aşırı sağa özgü aşırı milliyetçilik ve bazı insanlara (ırkçılık ve antisemitizmi gibi) düşmanlık gösterilmesi, Türk aşırı sağının ‘Ülkücü’ hareketinin de ideolojisini oluşturur.”
“Demokratik düzene karşı potansiyel tehdit”
Aynı raporda Almanya’daki ülkücülerin, başta PKK olmak karşı grup belledikleri gruplarla karşılaşmalarında ciddi şiddet tehlikesi yarattıklarından bahsediliyor. Rapora göre, bu şiddet kimi zaman da gayri resmi Ülkü Ocakları gibi çalışan spor kulüplerinde besleniyor ve sahada Kürt ya da Ermeni rakiplere yansıyabiliyor. Almanya’da doğup büyüyen, ama ülkücü olan bazı gençlerin silah merakı da Anayasayı Koruma Teşkilatı tarafından takip ediliyor. Rapor, bu gençlerin sosyal medyadaki iddialı pozlarının da takipçisi. Özetle Anayasayı Koruma Teşkilatı, Bozkurtlar’ı Almanya’nın demokratik düzenine karşı potansiyel bir tehdit olarak izlemeye devam ediyor.
Bundan yaklaşık 4 yıl önce, ülkücü hareketin Almanya’da yasaklanmasıyla ilgili tartışmalar alevlenmiş ancak bir sonuca ulaşmamıştı, çünkü Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın yasaklayabileceği, kapatabileceği tek bir örgüt yoktu, hala da yok. Bunun yerine, en çok da spor kulüpleri (futbol ya da dövüş kulüpleri) üzerinden çalışan bir ideolojik ağ var. O ağ da kendisini bir Avrupa Kupası maçında bir anda hatırlatıveriyor işte. Almanya’da tartışmanın nereye varacağı belli değil ama konu UEFA’nın önüne daha sık gelebilir. Arnavutluk Milli Takımı’ndan Mirlind Dalu’nun, berabere biten Hırvatistan maçından sonra Sırbistan ve Kuzey Makedonya’yı hedef alan ırkçı sloganlar attırması üzerine UEFA’dan iki maç ceza aldığını hatırlatalım.
Almanya ya da Avusturya aşırı sağına ne demeli?
Ülkücüler ve Bozkurt işareti meselesi hem Almanya hem de Türkiye kamuoyunu ilgilendiriyor diye yazdım, ama en az bu kadar hassasiyet gerektiren başka aşırı sağcı gruplar ve durumlar da var. Mesela maç öncesinde bir grup Avusturya taraftarının “Ausländer raus, Ausländer raus” (Yabancılar dışarı) diye tempo tutması… Üstelik kısa süre önce, Almanya’nın kuzeydeki tatil beldesi Sylt’te parti yapan genç bir grubun aynı sloganı attığı video skandalı henüz tazeyken…
Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın raporunda, ülkücü gençlerin silahlara merakını ve sosyal medya aktivitelerini ele alması önemli. Keşke aynı incelemeler Hanau’da 9 kişiyi öldüren ırkçı katil için de yapılsaydı. Keşke Alman hükümeti, polis teşkilatına kadar girmiş kendi aşırı sağının gücünü zamanında ciddiye alsaydı. Keşke entegrasyon çabaları çok daha önce başlamış olsa, Türkiyeli ailelerin Almanya’da doğmuş çocukları, istisnasız alabilecekleri en iyi eğitimi alabilselerdi. Keşke yıllar önce “Türken raus” sloganları atılmamış olsaydı… Belki de o zaman Bozkurt işareti, sokaktan tribünlere kadar yayılma imkanı bulmaz ve hatta Almanya milli takımını ve federasyonunu ırkçılıkla suçlayıp bırakan Mesut Özil’in göğsünde bir dövme olarak karşılarına çıkmazdı.