Kentlerin sokakları, binaları, parkları ve kafeleri, insanların yaşamlarını dokuyan kumaşın iplikleri gibidir.
İnsanların doğdukları, okula gittikleri, sokaklarında oynadıkları, dolaştıkları ve çalıştıkları kentlerin mekânları, sadece fiziksel yapılar değil aynı zamanda anıları, duygusal deneyimleri ve kimlikleriyle ilişkilidir.
Mağusa‘nın bendeki yeri hep çok özel olmuştur!
Çocukluğumun Mağusa’da geçmiş olmasından herhalde.
Babam 1960 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti‘nin kurulması ile Mağusa Kaza Komiseri olarak atanmıştı. Ta ki; 1968 yılına, Evkaf müdürü olarak Lefkoşa’ya Becayiş olana kadar sürdü bu görevi.
İlkokulu Mağusa’da okudum.
Ne güzel arkadaşlarım, arkadaşlıklarım oldu, okuldan ve yaşadığımız mahallerden!
Komşularımız, öğretmenlerimiz, çocukluğumun Mağusa’sının bilenen isimleri, yüzleri, her biri beynimde kazınmış!
Çocukluğumun Mağusa’sında nasıl da keyifliydi yaşam bizim için, o çocuk saflığımız ve masumiyetimizle, tüm zorluklara, yokluklara karşın!
***
Mağusa’ya gitmesini hiç sevmiyorum aslında. Yol sıkıcı ve bir o kadar da güvensiz geliyor bana.
Lakin bir kez vardımıydım hiç dönesim gelmiyor. Kedinin kendi kokusunu arayarak dolaşması gibi çocukluğumun geçtiği yerlerde dolaşmak istiyorum hep, her gittiğimde.
Çocukluğumun Mağusa’sına dair rastladığım her şey mutlu ediyor beni.
Şehir plancısı kimliğime, bir de çocukluktan gelme duygusal bağım eklenince, Mağusa’ya ilgim hep canlı kaldı haliyle!
Mağusa İmar Planı çalışmaları, Surlar ve Surlariçi Mağusa’nın korunması çalışmaları, Maraş’ın ve Mağusa kentinin bir bütün olarak geleceğine ilişkin senaryoların tartışıldığı birçok sivil toplum çalışması gibi Mağusa ile ilgili her proje beni içine çekmiştir hep!
Sanki çocukluğuma borcum varmış gibi.
O kadar çok şey değişti ki Mağusa’da; o çocukluğumun Mağusa günlerinden bugüne!
Mağusa eski Mağusa değil, Mağusalılar da eski Mağusalılar değil artık.
Birden çok Mağusa, birden çok Mağusalı oluştu elli yılda. Mağusalıdan daha çok sayıda bir nüfus yaşıyor Mağusa’da!
1974 öncesinde 39 bindi nüfusu Mağusa’nın, 1973 verilerine göre. Bunun 7 bin kadarı Türk, yaklaşık 1500 kadarı yabancı, geri kalanı ise Rum’du.
Maraş‘ın 1974 ‘ten bu yana kapalı olan kısmında, 26-27 bin kişi yaşıyordu, tahminen.
Yaklaşık 4 bin 500 konut, toplamda 10 bin yatak kapasitesi olan birçok otel, apart oteller, okullar, bankalar, sinema, tiyatro salonları, çürümekte elli yıldır kapalı bölgede!
Ve 2020’den bu yana bir “Dark Tourism”, “karanlık, hüzün turizmi” yaşıyoruz Maraş’ta!
Hani bin bir yaygara ile “açıyoruz”, “açtık”, denilen, bilinen gerçeklerle yüzleşince de “sadece yüzde üç buçuğu, kamuya ait olan kıyının bir buçuk kilometrelik kısmı açıldı, özel mülkler açılmadı” diye açıklanan kısım, bir hüzün turizm alanı olarak ziyarete ve iki noktada da kıyı bölgesi plaj olarak kullanıma açık durumda.
Zaman durmuş, doğa coşmuş, her yerde rengârenk cemileler, alev ağaçları, Japon gülleri fışkırmış, park metreli park yerleri, aralarından otlar çıkmış olsa da hala sapasağlam, tek tip ve düzenli kaldırımlar, birçoğunun panjurları ya da modern rolling-shutterleri, kapıları, pencereleri, hatta kapı ve pencere kasaları sökülmüş, camları kırılmış binalar, tabelaları okunabilen dükkânlar, karmaşık duyguları tetikliyor!
Zamanın durduğu, doğanın coştuğu bu hayalet kent parçasının hali perişan ve bir insanlık ayıbı olarak öylece canlandırılmayı, kentin geri kalanı ile bütünleştirilmeyi bekliyor, her geçen gün daha da çürüyerek!
İnsanın içi burkuluyor!
Nasıl da ekonomik olarak israf ediliyor diye hayret etmemek elde değil! Yarım yüzyıl geçmiş, mal sahiplerinin birçoğu yaşamını yitirmiş. Miras hakkına sahip ve hala duygusal bağı olanların çoğu 60 yaşın üstünde…
Yeni nesil ilgisini kaybetmiştir, belki de!
Kim bilir, rantçıgiller familyasına mensup yerli ya da yabancıların hayallerini nasıl da süslüyordur, iştahlarını kabartıyordur, kaderine terkedilmiş bu uyuyan güzel durumdaki atıl kent parçası!
Ne olacak peki? Böylece oturup, bekleyecek miyiz?
Mağusa kentinin Mağusa’nın tarihi Surlariçi alanının hatta kuzeyde Salamis Sit Alanı’ndan güneyde Kapalı Maraş’ı da içine alan büyük Mağusa kent alanın birlikte düşünülmesi şart, akılcı bir planlama için.
Maraş, Mağusa kent bütününün ayrılamaz bir parçası, mütemmim cüzü!
Maraş, uluslararası kabul görmüş kararları uygun olarak nasıl bir siyasal tercihle açılırsa açılsın, hangi yönetimin altında olursa olsun, her daim Mağusa kent bütününü etkileyecektir, ekonomik olarak da mekânsal olarak da sosyal olarak da, çevresel olarak da…
O yüzden de mutlaka bütüncül bir yaklaşımla ele alınmalıdır!
Şu sıralar gözden geçirilmekte olan Mağusa-İskele-Yeniboğaziçi İmar Planı’nda, Maraş’ın geleceği ile ilgili olası siyasal senaryolar mutlaka göz önünde bulundurulmalı, kent bölgesinin bu senaryolara göre gelecekte bir bütün olarak sürdürülebilir gelişebilmesini sağlayacak akılcı politikalar dahil edilmelidir İmar Planı’na!
Bunun için Mağusalılar, Belediye, Üniversiteler, Sivil Toplum Örgütleri, meslek odaları aktif ve etkili rol üstlenmeli, talepkâr olmalıdır!
Unutmayalım ki; bir kentin geleceğini, bir parçasına sırtımızı dönerek, yokmuş gibi davranarak, görmezden gelerek planlamak, ekonomik akıldan yoksun olmak demektir!