yaklaşımlarÖzkan YıkıcıDarbelerle belek jimnastiği - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Darbelerle belek jimnastiği – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Onbeş Temuz, yakın tarihin değişik çeşitlemeli darbe kuramının önemli örnekleri yaşandı. Eli yıl önce Kıbrısta, Yunanistan Cunta merkezli, Amerikan patenli darbe yapıldı. Ada sonuçta fiylen ikiye ayrıldı. Sekiz yıl önce ise Türkiyede darbe kalkışması oldu. Devlet içi itifakın birbirini dıştalama mücadelesinin darbe kalkışmasıhyla sonuçlanan eniden devlet rejim belirleme sonucu oldu. Her iki darbenin tesadüfmü bilmem: yirmi Temuz tarihi de darbelerin devam siyaseti oluşturuldu. Eli yılki Kıbrıs darbesi, Yirmi Temuzda Türkiyenin adaya çıkmasıyla yeni Kıbrıs ekseni oluşturuldu. Eski yıl öncesi darbe kalkınmasının Yirmi Temuz sıçraması ise sivil darbeyle olağanüstü durum ilan edilerek rejimin değişme sürecine geçildi. Bir anlamda darbeler hem Kıbrıs hem de Türkiyede artık geriye dönülemeyecek koşulların sıçramasına geçtiler.

Bir başka açıdan: kim nedense desin: her iki olayda da daha önceden darbelerin olacağı biliniyordu. Öyle şöylesine değildi. Resmen konuşuluyordu. Kıbrısta alınan kararlarla Yunanistan ve batının da göstere göstere davranışları darbe ve Türkiye müdaalesie geçileceği sokakta dahi sohbetleşiyordu. Sadece direk gün bilinmiyordu. Yine, darbeden sonra ufak bir tereddüt “Makariyosun kurtulması nedeniyle” olujşsa da hemen sonra Amerikan elçisinin Ecevitle görüşmesi sonrası konu gündeme hızla sokuldu.

Türkiyedeki darba girişimi de konuşuluyordu. Yapılan itraflarda darbe konuşulurken, devlet eksenindekilerinn ya dikate almadığı veya önemsemediği itirafı oldu. Nitekim,, darbeden yedi ay önce Moskovaya giden TC heyetine Rusya kesimi askeri darbe beklentisi söylentilerini söylediler. Tek konuşulmaz gibi olan yer devletin kendisiydi. Hat da sunulan raporlara karşın da ya önemsenmedi veya bekleyerek tavır alındı. Sonuçta bilmiyorduk değil de başka gerekçelerle hem Kıbrısta hem de Türkiyede darbeler konuşulmasına karşın önlem alınmadı.****

Darbelerde yönetimlerin önemli ihmal veya umursanmazlıkları oldu. Ama şu gerçek de göz ardı ediliyordu. Türkiyede darbe olurken örneğin birçok yerlerdeki yetkilinin Fetocu olduğu anlaşıldı! Bu sorgulanır gibi oldu. Yaverler veya özel koruyucular gibi. Halbuki algı tutsaklığı ile değil de gerçekelrle konuşunca iş net. Zaten AKP ve Fetocular itifak halindeydi. Bir anda tümden temizlik yapılamazdı. İtifakın sonucu olarak bu ilişki ağı oluşturuldu. Aksi halde itifak olmasa nasıl olurdu?

Darbelerin Kıbrıs ayağında ise paranoyalaşan söylemin iflası dahi kabullenmek istenmiyor. Hesapta, Kıbrısın garantörleri vardı. Adanın toprak bütünlüğü ile sistemin garantörleri idi. Oysa yetmişdört darbesinde darbeyi ve müdahale ile adanın bir kısmına yerleşen öteki garantörlerdi. Yine de bunlar yaşanmamıkış gibi, garantörlük kutsiyesi okunması da tesadüf değildi.

Başka bir gerçek darbelerin yıl dönemğnde yaşandı. Kıbrıstaki darbenin uyıl dönümünde komuyla konuşulmadı. Darbe öne çıkarılmadı. Zaten  son  yıllarda Onbeş Temuz darbesi genel çerçevesi ile değil de daraltılan Yunan faşist eksenine dek sınırlandırıldı. K. Kıbrıs bunu da sildirti. Amaç, Türkiyeleşme politikasna uygun tarih yazmaktı. Nitekim öyle de oldu.

Onbeş Temuz yıldönümlerinde K. Kıbrısta Kıbrıs darbesi değil de Türkiyedeki darbe kalkışması törenleştirilip konuşturuldu. Tabi ki Türkiyeleşme gerçeği ilkesiyle. Öyle ki Metin Bey Fetocular kazansaydı askerleri geri çekecek derken, daha da paranoyalaşıp saçmalığı dahi aratan Ersin bey de “rumların Feto kazansın diye dua etiğini” söylemekten çekinmedi. Bunlar çok mesaj verir. Öyle verir ki K. Kıbrısın siyasal gelinen aşamasını anlatmaya yetip artıyor. Eli yıl önce başlayan yeni sıçrama artık Türkiyeleşerek karşılık buldu. Onun için de Türkiyedeki resmi eksene yağ çekme , tarihi ona göre şekillendirme bakışı temel oldu. Kıbrıstaki darbe falan önemsizdi. Tabi siyasa kültürleşmenin de yeniden tekrarı da geciktirilmedi. Bir Rum damıtmasıyla karşı düşman hamasiciliği sarhoş halde kulanıldı. Güneyde Fetoculuk gibi olmayan tutumu varmış gibi söyleme kocaman yalanı dilden siyasi demece dönüştürüldü.

Görüldüğü gibi, belek cinastiğine başlaıyınca, gerçekler değil yalanların prim yaptığı resmi tarihe geliriz. Net olan ilk Kıbrıs darbesinin eli yıl sonrası sonucuyla yüzleştik. Türkiyeleşme ayağı ise ilhaklaşma sömürgeleşmenin tarihsel sunumunu izledik. Bunlar yalanların ucu olmayan alana nasıl ulaştığını bizat resmi ağızlardan dinledik. Onun için gerçekler konuşturulmadıkça, bu gerçeklerle yaşamayan nifus ığdırılırken, ilhaklaşma politikası kurumsallaştıkça, yalanın da hesaboı tutulmaz. Bunlar siyasal hedef ve tarih şeklinde de öüretiyle eğitim kanalıyla kültürleştirilir. Darbelerde beyin cimnastiği yaparken ne yazık bunları karşımızda hep buluyoruz.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
327AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin