Ekonomik eşitsizlikler artınca sağlığımız bozulur, ruh halimiz kötüleşir. Toplumda ölüm oranları yükselir, kronik hastalıklar yaygınlaşır, cinayetler dahil şiddet vakaları tırmanır.
Eşitsizlik tüm yaşam alanlarına olumsuz yansır. Okullarda çocukların zorbalıkla karşılaşma olasılığı artar, derslerde başarı düşer, sınıf atlama fırsatları azalır. Kumar düşkünlüğü, aile içi şiddet ve çocuklara kötü muamele daha sık görülür. Ekonomik adaletsizliğin derinleştiği toplumlarda gösteriş merakı, tüketim çılgınlığı, buna bağlı çevre tahribatı gözlemlenir. Aynı zamanda toplumsal katılım eğilimi; yani politik partilerde, yerel örgütlerde, gönüllülük çalışmalarında yer alma isteği zayıflar.
Bu bulgular epidemiyoloji uzmanları Richard Wilkinson ve Kate Pickett’in Birleşik Krallık’a ilişkin araştırmalarından (The Guardian 23 Temmuz 2024). Elbette gelir ve servet adaletsizliğinin bizim toplumumuza yansımalarını tam olarak ortaya koyabilmek için benzer yöntemlerle kapsamlı bilimsel çalışmalar gerekir. Ancak Asal Araştırma’nın 10-17 Temmuz tarihleri arasındaki araştırmasında yurttaşların en önemli sorununun yüzde 64,6 oranla ekonomi/hayat pahalılığı olduğunu söylemesi dahi bir fikir verebilir. Ülkemizde de Birleşik Krallık’a benzer semptomların baş gösterdiğini, hatta daha ağır seyrettiğini tahmin etmek güç olmasa gerek.
2024 UBS SERVET RAPORU
Dünyadaki servet dağılımı bozukluğunu en iyi teşhir eden yayınlardan biri, bilindiği gibi İsviçre’nin önde gelen bankalarından Credit Suisse’in Küresel Servet Raporu’ydu. İflas tehlikesi yaşayan bankanın hükümetin desteğiyle UBS tarafından devralınması sonrası, yakından izlenen bu bilgi kaynağının akıbeti merak konusuydu. Geçenlerde raporun 2024 versiyonu kamuoyuyla paylaşıldı. Evet, gelenek sürdürülüyordu ama açık söylemek gerekirse önceki raporların karikatürü şeklinde kısa bir metinle karşılaştık. Yine de 2024 Küresel Servet Raporu’nun bazı ilginç veriler içerdiğini söyleyebiliriz.
İsviçre, bankacılık sırları konusunda ketum kültürüyle dünya zenginlerinin paralarını park ettikleri bir numaralı ülke. Bu da haliyle İsviçre bankalarını; servet hangi ellerde yoğunlaşıyor, fonlar şu anda hangi piyasalarda bulunuyor, küresel elitlerin beklentileri nedir… Benzeri soruları irdelemeye teşvik ediyor. Sonunda da servetin miktarı, yönü, motivasyonları ile ilgili derledikleri bazı makro bilgilere raporda yer veriyorlar.
2022 yılında küresel servet yüzde 3 azalmışken, 2023’te yüzde 4,2 arttı. Yerel para ile kişi başına düşen servette yüzde 157,78’lik bir sıçramayla, yüzde 20’ler civarında bir artış sergileyen Katar ve Rusya’nın önünde Türkiye açık ara ülke sıralamasının zirvesinde yer aldı. ABD’nin yüzde 2,5’lik servet büyüme performansı Çin’in üçte birine denk geliyor. Meksika, Polonya, Macaristan gibi bazı ülkelerde de 2023’te kişi başına servetin gerilediği görüldü.
Karşılaştırmayı dolar bazında yapınca da, Türkiye yüzde 63,2 oranıyla yine en yakın rakibine fark atıyor. Döviz kuru oynaklığı nedeniyle bazı ülkelerde, örneğin Brezilya’da yerel para cinsi ile yüzde 3,4 servet artışı, dolar bazında yüzde 4 kayba dönüşebiliyor.
Hatırlayalım; 2023 yılı, ülkemizde seçim arifesinde rezervlerin dibini kazımak pahasına faizlerin suni biçimde düşük tutulduğu bir yıldı. Bu sayede tüm varlık kategorilerinde borçlanarak çok yüksek getiriler elde edilebildi. Borsa ÜFE ile indirgenince yüzde 24,8, TÜFE ile indirgenince yüzde 9,22 reel kazanç sağladı. Konut fiyat endeksi ise nominal yüzde 75,5, reel yüzde 7,1 artış sergiledi. Aynı yıl işgücü ödemelerinin katma değer içindeki payının yüzde 32,8 ile çok düşük bir düzeyde seyretmesinden, söz konusu servet artışından geniş halk kitlelerinin istifade edemediği sonucunu çıkarabiliriz.
Yalnız orta vadeli perspektiften değerlendirince, Türkiye’nin servet artışında fazla mesafe kat edemediği görülüyor. Çünkü dolar bazında bakınca; 2023 gibi TL’nin reel anlamda değerlendiği yıllarda kişi başına servet dramatik biçimde artarken; 2018, 2021 gibi kur şoku yaşanan dönemlerde keskince düşüyor. 2010-2023 aralığında servetin yıllık büyüme hızı yüzde 1 olurken, bu oran Kazakistan için yüzde 9, Hindistan’da yüzde 7, ABD’de yüzde 6, Birleşik Krallık’ta bile 4 gibi daha yüksek düzeylerde. Bu gösterge 2000-2010 aralığında Türkiye için yüzde 11 gibi iki haneli bir eğilim sergiliyordu.
Küresel Servet Raporu’ndaki ilginç bir istatistik de, ülkelerin dolar milyoneri sayıları. ABD’de 21,9 milyon, Çin’de 6 milyon, 9,5 milyon nüfuslu İsrail’de ise 180 bin dolar milyoneri bulunuyor. Türkiye’de bugün 60 bin 787 kişi olan dolar milyonerlerinin sayısının 2028’de 87 bin 77’ye yükselmesi bekleniyor. Kabataslak, şimdilerde her 1400 yurttaştan biri dolar milyoneri iken, 5 yıl sonra nüfusun 90 milyona yükseleceği varsayımıyla her 1035 kişiden biri bu servete ulaşmış olacak.
2023-2028 arası beklenen dolar milyoneri artış hızında 36 ülke arasında Türkiye, yüzde 47 ile birinci sırayı kapan Tayvan’ın hemen arkasında yüzde 43 ile hemen ikincilik koltuğunda bulunuyor. Birleşik Krallık ve Hollanda’da ise önümüzdeki yıllarda dolar milyoneri sayısının azalması bekleniyor. Bunda en önemli etmen, Rusya’ya uygulanan yaptırımlar sonucu bazı oligarkların servetlerini ülkeye geri götürmeleri veya güvenli buldukları coğrafyalara kaydırmaları.
BOSTON DANIŞMANLIĞIN SERVET RAPORU
Servet raporu hazırlayan diğer bir kuruluş da Boston Danışmanlık Grubu (BCG). Hatırlanırsa BCG bir dönem TCMB’ye danışmanlık hizmeti veriyordu. BCG raporuna göre, 2023’te küresel net servet yüzde 4,3 artışla 477 trilyon dolara ulaştı. Bu servetin 72,5 trilyon doları hisse senetlerinde, 67,1 trilyon doları sigorta ve emeklilik fonlarında olmak üzere 367 trilyon doları finansal varlıklarda. Reel varlıklar ise, 261,7 trilyon doları buluyor. Net küresel servet toplamına ulaşmak için finansal ve reel varlıklardan 59,9 trilyon dolar civarındaki borçlar çıkarılıyor.
Küresel servetin en büyük bölümü 169 trilyon dolarla Kuzey Amerika bölgesinde. Onu 134,5 trilyon dolarla Asya-Pasifik ve 103 trilyon dolarla Batı Avrupa izliyor. Kuzey Amerika’nın en büyük özelliği, servetin üçte ikisinin 126,5 trilyon dolarlık finansal varlıklarda toplanmış olması. Bunda 2023 yılında Sand P 500 endeksinin geçen yıl yüzde 24 yükselmesinin, teknoloji ve yarı iletken hisselerinin hızlı bir atakla fırlayarak, Apple, Nvidia ve Microsoft şirketlerinin piyasa değerinin 3 trilyon doları aşmasının payı büyük.
SERVET VERGİSİ GEREKİYOR
Madem tüm dünyada gelir ve servet dağılımı bozuk; zenginlerin serveti hızla artarken ortalama yurttaşın refahı yerinde sayıyor, hatta geriliyor; adalet terazisini dengelemek için bu fahiş servetlere servet vergisi uygulamak gerekmez mi? Elbette gerekir.
Zaten, adaylıktan çekilince topal ördek durumuna düşen Joe Biden bile bir milyarder vergisi öneriyordu. Serveti 100 milyon doları aşan süper-zenginlere uygulanacak, 10 yıla yayılacak yüzde 25 servet vergisiyle 500 milyar dolarlık gelir sağlanması bekleniyordu. Bu paranın çocuk bakımı, yaşlı bakımı gibi sosyal programlara aktarılması planlanıyordu.
Servet vergisi aslında geniş toplum kesimlerinin vicdanında kabul gören, ancak ultra zenginlerin lobi faaliyetleri, dağıttıkları rüşvetler ve sürdürdükleri gerçekleri saptırmaya odaklı propaganda sonucu bir türlü etkin uygulanamayan bir vergi türü. İsterseniz bu noktada, konunun önde gelen iki uzmanı, Fransız araştırmacılar Emmanuel Saez ve Gabriel Zuchman’a kulak verelim.
Saez ve Zuchman’a göre 21. Yüzyıl’da etkin bir şekilde uygulanabilir bir servet vergisinin üç temel ilkesi şunlar olmalıdır:
Birincisi, yüksek bir muafiyet eşiği tanımlanmalı. Böylelikle vergi hem toplumda aşırı zengin olduklarını herkesin kabul ettiği vergi mükelleflerine uygulanır, hem de söz konusu kişiler bu ödemeleri yapmakta bir likidite sorunu yaşamazlar. Bu şekilde amaç dışı servetin el değiştirmesi, örneğin bir fabrikanın nakit parası bulanan bir zengin tarafından ucuza kapatılması gibi istenmeyen durumlar ortaya çıkmaz.
İkincisi, servet vergisi matrahı beyana bağlı olarak değil; vergi uzmanlarının geniş enformasyon kaynaklarını kullanması, şirket bilançolarını titizlikle incelemesi sonucu belirlenmelidir. Böylelikle vergiden kaçınma ve vergi kaçırma vakaları minimuma iner.
Üçüncüsü, günümüzde servetlerin büyük bölümü hisse senetleri şeklindedir. Hisse senetlerinin ayni olarak ödenmesi, yani nakde çevrilmesinin gerekmemesi olanağı yaratılmalıdır. Bu sayede vergi ödemek için satışa geçilmesiyle borsalarda bir türbülansın tetiklenmesinin önüne geçilir. Portföy kamu görevlisi uzmanlar tarafından yönetilerek, bu hisselerin zaman içinde likit hale dönüştürülmesi sağlanır (Wealth Taxation: Lessons from History and Recent Developments by Emmanuel Saez and Gabriel Zucman, AEA Papers and proceedings 2022).
Son olarak, “zenginin parası züğürdün çenesini yorar” gibi klişeleri unutmakta yarar olduğunu söyleyelim. Servet vergisi talebini ısrarlı biçimde sendikalarla, meslek kuruluşlarıyla, ekonomi ve maliye uzmanlarıyla işbirliği içerisinde dile getirelim. Uygulanabilir, toplumun vicdanında karşılık bulacak somut bir servet vergisi önerisini Türkiye kamuoyunun değerlendirmesine sunalım.