Tarih; Suriyeli, Müslüman, Yahudi veya siyah diye birilerini “öteki” ilan edip katlini vacip saymanın acı sonuçlarıyla dolu. İşe yarar diye kuruluşlarına omuz verilen, beslenip büyütülen çetelerin nasıl başa bela olduklarını, “devlet kurma” noktasına geldiklerini görmek için de uzağa bakmaya gerek yok. Kendi güvenliğini sınırları ötesinde böylesi yapılara yaslanarak sağlamaya çalışmanın daha çok güvensizlik getirdiği de görüldü.
Tarihten ders alabilmiş olmayı dileyerek, nereden çıktı şimdi diyebileceğiniz başlığa geleceğim. Öyle ya, Gazze’de taş üstünde taş bırakmadılar, Lübnan’a girdi girecekler, ABD’nin kayıtsız şartsız desteğine sahipler ve karşılarında da gerçek bir güç yok.
“İsrail’in Çöküşü” başlığı benden değil, İsrail’i ve Filistin’i çok iyi bilen, bu konuda kitaplar yazmış, İsrailli “gurbetçi tarihçi ve sosyalist” bilim insanı Ilan Pappé’den çıktı.
Pappé, New Left Review’da “Siyonizmin Çöküşü” başlıklı bir makale yayınladı. Çöküş sürecindeki devletlerin “vahşi ve sınırsız bir güçle” çok daha saldırgan oldukları uyarısıyla birlikte.
Hamas’ın 7 Ekim saldırısını “eski bir binayı vuran depreme” benzeten Pappé, önceden de görülmeye başlayan çatlakların artık temellerde olduğunu söyleyerek “Başlangıcından bu yana 120 yıldan fazla bir süre sonra, Filistin’deki Siyonist proje—Arap, Müslüman ve Orta Doğu ülkesine Yahudi devleti dayatma fikri—çökme ihtimali ile mi karşı karşıya?” sorusunu ortaya attı.
Soruyu yanıtlarken silah sesleri arasında dikkatlerden kaçan 6 gösterge sayan Pappé, “Bu göstergelerin patlayıcı bir şekilde birleşmesinin Siyonist projesinin Filistin’de yıkılmasına neden olacağına” inanıyor.
İlk gösterge; İsrail Yahudi toplumunun iki rakip kamp halinde parçalanması. Artık sokaklarda da çatışan iki kamptan “liberal demokratik değerler” savunucusu olan “Arapların dışlandığı, demokratik ve çoğulcu bir toplumda Yahudi vatandaşların yaşaması”ndan yanayken, ikinci kamp “İsrail’in tarihi Filistin’in tamamını kapsayan bir teokrasi olmasını” istiyor ve “Onlara göre, seküler Yahudiler, bu çabaya katılmadıkları sürece Filistinliler kadar sapkındır.”
İkinci gösterge; silahlanma ve Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimlerinin finansmanında zorlanan İsrail’in ekonomik krizi.
Üçüncü gösterge; “İsrail’in uluslararası alanda giderek daha fazla izole olması ve kademeli olarak bir parya devleti haline gelmesidir.”
Dördüncü gösterge; genç Yahudilerin son olayların ardından artık İsrail ve Siyonizm bağlarını terk etmeye ve Filistin dayanışma hareketine aktif olarak katılmaya istekli hale gelmeleri.
Beşinci gösterge; İsrail ordusunun zayıflığı. “Artık Siyonist proje, Amerikalılardan hızlı ve büyük miktarda malzeme tedariğine bağlıdır; aksi takdirde güneyde küçük bir gerilla ordusuyla bile savaşamazdı.”
Pappé’nin son göstergesi ise “Filistinli genç neslin enerji yenilemesi”. “Filistin siyasi elitinden çok daha birleşik, organik bağlantılı ve gelecekleri konusunda açık bir şekilde hareket ediyorlar.”
Genç Filistin grupları arasında, FKÖ’yü de aşan “gerçek anlamda demokratik bir örgütlenme” tartışmasının yaygınlaştığına işaret eden Pappé, “Onlar, itibarı zedelenmiş iki devlet modeline karşı tek devlet çözümünü tercih ediyor görünüyorlar” diyor.
Siyonist projesinin Filistin’de yıkılacağına inanan Pappé’nin umudu; gençlerin Siyonist olmayan, belki İsviçre kantonları ve Belçika modelinden ya da sekülerleşmiş dini grupların etnik-kültürel gruplara dönüşerek yan yana yaşadıkları eski Doğu Akdeniz yapılarından esinlenerek ilerlemeleri.
Bu umudu gerçekçi bulmayabilirsiniz. Ancak, uğruna mücadeleye değer olduğu ve “Siyonizmin Çöküşü”ne işaret eden 6 göstergenin hiçbirinin yabana atılamayacağı kesin!