Bazı tarihi olaylar vardır ki sadece dehşetleriyle değil, devamında yaratığı yaşamın da adeta uyarısı şeklinde gelişir. Sıvasta iki Temuz günü yaşanan Madımak katliyamı, ayni şekğlde nasıl türkiyenin de birikimini oluşturuyordu. Katliyamın oluş şekli, siyasal anlayışı ve gelecek hedefi bir anda, Madımak oteli yakılırken, gelecek Türkiye rejim seçeneklerinin de nasıl yanıtı oluyordu.
Madımak Katliyamı doksanüç yılında Sivasta gerçekleşti. Çok önemli yaşananı vardı. Yalanla tetiklenen ve kitlesel yapının katılımı ile adeta günümüz provasının deneyimi oldu. Uydurulan yalanın medyada yayınlanması ile yapılacak Pirsultan fesdivalinin kana bulanacağını haykırdı. Öyle de oldu. Hele dinsel olgu ile cami çıkışıyla tetiklendirilen ahali, sokakları şeryat çağrıları ile çınlata çınlata, Madımağa verırlar. Saatlerce süren protestoları adeta devlet seyreti. İstene yardım çağrılarına başta ordu karşılık vermedi. Polis ise sadece valilik önüne gelindiği zaman ateş edip saldırıyı önlemekle yetindi.
Sonuçta, saatlerce süren ve sokakta şeryat çağrısı yapan onbinler, Madımak otelindeki aydıları yakarak tarihi katliyamı gerçekleştirdiler. Sonrası mı: ertesi gün toplanan TBMM daha oturum açılırken, Erbakandan başlayıp, Demirel ve Mesut adeta katliyamı lanetleme yerine, yakanların mahsum duygularıyla konuyu hafifletmeye çalıştılar. Taki Aydın Gürkan kürsüye çıkıp “nediyorsunuz, orada otuz üzeri insan diri diri yakıldı” söylemesiyle mahsuniyet algısı bozuldu. Halbuki Sivasta olan, odönemki ifadesiyle, yarının Türkiye gerçeğinin de uyarısıydı. Öyle de oldu. Sivasta Madımak katliyamını gerçekleştiren anlayış, sonradan giderek devlet içinde gelişti. Günümüzde sokaklarda “şeryat isteriz” sloganları yükseliyor. Dini referanslarla gelecek politikası konuşuluyor. Katliyamı yapan zihniyetin bir devamı olanlar da koltuklarda oturuyor. Yangın çığlıklarıyla yükselen alevler, aydınlığı katlederken, gericiliğin de daha ogünlerden nedemek olacağının da yaşatılan acı günleriydi.
Sivas, Türkiye in önemli örnek kentidir. Karanlığın aydınlıkla mücadele dönemlerini yaşadı. Tarihi Pirsultan katli ile yükselen türkilerin günümüze gelen önemli miras şehridir. Yine yirminciyğzyıl başındaki Kıyım da önemli tarihi karanlıktır. Neyazık Kıyım olayı pek daha tartışılmıyor. Daha yakına gelecek olursak, seksen öncesi çelik üçken polşitikası sonucu, Sivasta yine katliyam girişimi oldu. Devrimciler büyük katliyam olmasını engeledi. En son Doksanüç yılında Madımak katliyamıyla resmen yarının gerici bekleyişin karanlık örneği yaşandı. Aziz Nesinin boşuna haykırılan çığlığı boş değildi. “daha ne olsun” diyordu. İnsanların diri diri yakılmasına dahi bahae bulunuyorsa, sesiz kalınıyorsa, gelecekte Türkiyenin başına geleceklerin tehlikesini haykırarak anlatmaya çalıştı.
Nitekim, net katliyama rağmen yargı da görevini yapmadı. Daha ileri gidilip, tutuklanaıp yargılan bazılarını da Bizat Erdoğan afederek serbes braktı. Bazısı ise göstere göstere yaşamalarına rağmen tutuklanmadı. Ama Madımak da son Sıvas tasfiyesi de oldu. Yetmişler sonuna doğru şu Çelik üçken siyasal tartışmasına tanık oluyorduk. Stratejik olarak Maraştan Sıvasa, Malatyadan Tokata, var olan alevilerin göç etirilme politikası söyleniyordu. Bunun da katliyamlarla zorunlu kılıcağı da konuşuluyordu. Nitekim, adı söylenen şehirlerde seksen öncesi önemli sayıda alevi yurtaş varken, katliyam girişimleri sonrası burada defakto yapılar oluşturuldu. Ayni zamanda da gericileştirildi. Madımak bunun son halkasıydı. Uydurulan yalan ve üstü din ile soslaşarak, kitleler harekete geçirildi. Şeryat haykırılarak saatlere Sıvasta gericilik gezdi. Devlet yoktu. Başka açıdan yeni devletin de noloklaşmasını da geliştiriyordu. SHP kualisyonda olmasına karşın çaresiz kaldı. Sonuçta Madımakta, aydınını, sanatçısını yakan gericilikle karanlık bir tarih yazıldı. Yakrak aydınlığı yakma sayfası yazıldı.
Ne tesadüf. Tam da iki Temuz Madımak yıldönemüne gelirken, bir gün öce Ankarada Gar katliyamı davası sonlanıordu. Karar öfke yaratı. Yine Türkiyenin karanlık faşist gerici ortaklaşmasının iki noktası buluşturuldu. Madımaktan Gar katliyamları adeta örtüştü. Nasıl bir Türkiyeye geldik sorusuna en net yanıtıydı yaşatılan. Katledilen, yakılan tüm aydın ilerici devrimcileri saygılyla anarak yazımı da tamamlıyorum.