yaklaşımlarÖzkan YıkıcıMüstahak salamalar ve salantılı havalar - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Müstahak salamalar ve salantılı havalar – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Yirmi temuz törenleri sonlandı. Hala izleri sürüyor. Kolay değil: Türkiyenin devlet erkanı adaya resmen  çıkarma yaptı.  Devlet törenli gösterişler sunuldu. Kocaman gemi filolarından, uçan uçaklara dek adanın Kuzeyi gövde gösterisine tanık oldu. Askeri geçişler veya bol bol demeçler oldu. Yetmedi, harcamalar da ayuka denecek örneklemler halindeydi. Sorsanız kasa zorda diyecek olanlar, yetmezmiş gibi iki kokteyil yaptılar. Öyle ya hamasi yarışı, gövde gösterişi ve gösterişin kibirine gölge gelmemesi gerekirdi. Hem “meclis” hem de Saray ayrı ayrı iki gün gecesi kokteyil yaptı. Sonrasında yenip içilenler de işin cabasıdır. Toplamda beş milyon dolar harcama denilmeye de başlandı.

Törenler görkemleiydi. Demeçler şahane. Düşmanlık ve övgü holca vardı. Ama gerçekler yine de örtülemiyordu: eli yıl Lefkoşada alışılmamış olan elektrik kesintisi bu defa da gelip vurdu. Herhalde çıkarmanın şerefine idi. Kimisi yakındı. Bazısı da eli yıla rağmen hala elektrik kesilmelerinin şikayetnamesini yazıyordu. Bazısı “ki azınlıktadır” onca harcamaya karşın biraz ayrılıp sorun çözülebilirdi sözlerini vurguladılar. Ama kutlanan Yirmi Temuzdu K. Kıbrısın fiylen ikiye ayrılma sürecinin Türkiye çıkarma döneminin yıl dönümüydü..

Arada bazı sözler de söylendi. Biz söylesek “bunlar da hiçbirşeyi beyenmezler” en hafif eleştirisini alacaktık. Hat da sıkılmadan “rumculuk” kelimesi de sık sık elenecekti. Oysa söyleyen Erdoğandı.. Erdoğan güneydeki Amerikan üstü konusuna “bizim de Küliye siyasal üstümüz var” yanıtını verdi. Zaten ta baştan Küliyenin ihtiyaç değil siyasal boyutunun olduğunu söyleyenlerden birisiydim. Hem de sınırda yapılma gerekçesinde Piskolojik harp siyasetinin ta kendisinin gerçekleştirileceği hesabını vurguluyordum. Özellikle hamasiciler ve kapıkulu sırası bekleyen “Tufan yakınları” abartığımızı söylemekten geri durmuyordu. Ama söyleyen Erdoğandı. Ozaman eleştirmek değil alıp hamasileştirerek karşıta mesaj verme siyasetine dönüştürmek önemliydi. Hele “onlar askeri üst, biz mescit yapıyoruz” benzetmesi, idolojik hegemonya kültürleşme bakımından birielri şimdiden kafaya yazması gerekir.

Kısaca, Y,rmi Temuzu görkemle yaşadık. Türkiye erkanı adada gövde gösterişi yaptı. Yine de kendi işlerinde onca ortaklı dış politika dese de Metin bey kendini gösterdi. Buda Kemalist muhalif CHP liderine dokundu. Onu ne karşıladı nede hal hatır sordu. Eleştiriye karşı verilen yanıt ise daha da salamalı oluyordu. Ama yutan yutuyor. Hele gerçekten Metin beyi soyutlayıp Erdoğansız düşünme modu da şanına uygundu.***

Yirmi temuz geçti. Hayat devam ediyor. Hamasi havadan geriye harcanan onca Beş milyon dolar sözü kaldı. Birde yiyip içenlerin, ceplerini dolduranların kazancı oldu. Ama hayat sürüyor. Salı günü adeta gerçek Kuzey Kıbrıs resmi yeniden etraftaydı. Sendikalar ve mesleki örgütler elektrik alanındaki durumu yeniden basın açıklamasıyla açıkladılar. Aksa kıyakından ihale bölüştürmelere varan net bilgiler vardı. Hele de kirli yakıtdan filitresiz santralin zehirleme durumu tekrar tekrar anlatımım devamı gibiydi. Bir anlamda ahaliye neden elektrik kesiliyor, neden zehirleniyoruz sorunlarının yanıtını veriyordu. Aksanın anlaşma ile bir milyar üçyüz milyon doları cebe indireceği fafaturası sunuldu.

Bilgiler net. Haber deyeri mi: biraz kuşkulu. Dün yazmayı bekledim. Akşam haberlerini ve sabah gazetelerini izledim. En çok elektrik kesintisiyle alakalı bağıran Takeci gazeteciler veya şikayetname yapan ahaliden duruş bekledim. Haber yapma veya eleştirilere ekleme umuduyla izledim. Tıs yok. Yine bildik çevreler konuyu haber ve yorumladı. Takecimi, sadece “cıyak cıyak” bağırıp konuştu. Ama Aksa durumunu brakın söylemeyi utanmadan Aksa umuduyla seçenek sundu..

Tabi bir de DAÜ arazileri üzerine açıklama oldu. Bu da ayni karşılığı buldu. Öyle ki haber deyeri veren yine bildik birkaç kesim sınırında kaldı. Tabi ekleyelim: Küliye siyasal üst açıklamasını da eleştiren yine sayısal az kesim oldu. Hele anamuhalefet yönetimi adeta kaççtı. Daha ileri gidip cümle arasında kendi görüşlerine ekleyecek kelime fetişizme girişti.***

Görkemli törenler, elektrik kesintileri ve geldik kurultaya. Birileri hala UBP yirmibirbin üyesi var diyor. Tabi sorgusunu hiç yapmadan da kabule şayan edilerek. Ama tören bitti. Hherkes merakla ençok beklediği işaret de vardı: Erdoğan kimi işaret edecekti. Olmazsa, Cevdet bey de olurdu. Merak fazla gitmedi. Erdoğan değil de Metin bey hem de bazı malum kesimlerle de görüşerek şimdiden iki aday olmak üsteyeni makama ama Lefkoşa dışındaki deniz sahili yerde çağırdı. Hemen akla “çekilin veya aday olmayın” uyarısı geldi. Zaten bu bekleniyordu. Merak edilen tümden tek aday mı yoksa iki veya üç kişilik sınırına mı müsaade edilecek dedikodusuna laf kalıyordu. UBP yine eskisi gibi tıs çıkarmıyor. Önce garanti alma vardı. İstikrar kelimesinin de anlamı, gerçeklr karşısında konuşmayarak durumu idare etmektir. Tabi istihtam hikayesine fazla yer vermek gerekmez. Her kurultay veya seçim öncesi baş vurulan en basit kural halini bile aştı.

Ozaman da kimse şunu sormasın. Türkiye neden bunlara müdahale etmior: işte müdahale hep oluyor ve olacak. Ta rahmetli Fayiz Kaymayı çektirtip Denktaşı yerine koymasıyla ilgili süreç hep sürdü. Ama istesek de istemesek de kurultayı konuşacağız. Dalabere ve müdahaleri, yalanları ve yandaşa kıyakları gözümüzün içine sokarak gerçekleşecekler. Sonra yine hamasi hikayeye dönecekler. Neden olsa kurultay sonrası daha rahatlamadan saray hesabı gelecek. Bu defa hazırolda olan kapıkulları da kendilerine onay için Ankara mektuplarını veya davetiyelerini bekleyecekler. Boşuna değil Tufan TC TBMM iki devletli çözüm kararına rağmen, eleştiri yapma veya deyerlendirme yerine, demeçlerden kelime fetişizim umutlarına sarılmıyor.

Kısaca, tam bir K. Kıbrıs süreci yaşadık. Havalar sıcak ve daha da ısınıyor. Kıbrıs konusu ise kendi derbeder yolunda gidiyor. Açıkça demeçler veriliyor. Ama bir şey yapmama veya çıkar aşkı sonucu da bunlar hep yutuluyor. Bu yalan ile yeni koşulalrda birileri de cepleri dolruruyor, koltuklarda makamcı olarak hava atmaya devam ediyor. Kutret Özersayda rüşvetçi ve sahte diplomlarıların ne olduğunu soruyor. Ne oldukları malum. Bakan ve ünvanlarla kulanım havası atıyorlar. Unutmayın açığa çıkan çirkefli diploma olayında MHP sahiplerinin olduğunu. İnanmayan K. Kıbrıstan Türkiye eksenine gitsin. Ta baştan bu konunun da müsadeler dışında kapanacağını baştan vurguladık. Onda da haklı çıktık.

Yeniden elektrik kesintileri ve Aksa hikayesi ile sıcak altında bunalmaya devam. Yeter ki bayrak dalgalansın ve ezan okunsun. Jujulardan puro hikayelerini de dedikodu defdterimize yazalım. Arada da laf olsun diye  “iki toplum lideri” çaresini de selendirelim. Ahali de buna alkış tutuyorsa, şikayetin nedenine bakmıyorsa, nekadar yazsak, fayda etmediği de kesin. Ozaman “müsdahaklık salamalarına” uzun havalı salınımlarla devam.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
272AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin