Son günlerde doğu komşumuz Suriye, başka katgılarla konuşulmaya devam ediliyor. Elbet, Kuzey Suriyede olanların çoğundan da haberdar olmamaya da devam kısgacındayız. Erdoğanın ansızın Esat karşısındaki yumuşak sözleri, birden tüm gerçekleri yok sayarak, “acaba” sorularla, Suriye sorununun iyileşeceği umutları algılarla sunuluyor. Soruna tam hakim olmama, hafıza kaybı yaygınlığı ile demeçle hemen gerçek davranışa girişme sonucu, tek duruşla, olanları yok sayarak anlık yorumlarla kısırlaşıp kalınmaktadır.
****
Tekrarda fayda var: K. Kıbrısta yaşıyorsan, olanları da izleyip kendi birikiminle kavrarsan, deyişik açılarla katgı apma şansın da var. zaten Türkiye, Kuzey Suriyeye girerken, özelliklle de Afrine yolanırken, hep Kıbrıs deneyimlerini de ekledim. Nitekim tıpkı Kıbrısta olduğ gibi, ilk davranışlardan biri de T.L. geçiş gerçekleştirildi.
Kıbrıs pratiği bize hep önemli dersler de öğreti. Salt denilenle değil, denilen ve yapılan kıasının önemi hep kulakta küpe oldu. Diplomatik kıvraklık ile alınan kararlar çelişkilerini hep yaşayarak öğrendik. Bu nedenle kimisi hemen aldanıp kapılırken, iki toplum görüşme diplomasisinde hiç yanılmadık. Çünkü yapılan hep başka olgular oluyordu.***
İlgili pratikler Suriyede dw yorum yapada işimize yaradı. Hele de uluslararası hukuk, ülkenin toprak bütünlüğü açıklamalarını gayet basit şekliyle sorguladık. Şimdi de sanki Erdoğan ile Esat görüşünce Suriye sorunu bitecekmiş algısı yaygınlaştırılıyor. Türkiyedeki mülteci veya sığınmacıların geridöneceği beklentisi yaratılıyor. En basit kuram unutuluyor: Türkiye elbet Şama gidip namaz kılmayı istiyordu. Yine Türkiye K. Suriyeye Rusya onayı ve Amerikan çıkar hesabına göre ancak çakışınca girdi. Orada kalıcılaşma amacıyla da yapılanış gerçekleştirdi. İr farkla, Suriyeliler K. Kıbrıslılar gibi uysal ve işbirliğikçi kısgacına girmediler.
****
Şimdi yeni umut ponpalanıyor. Erdoğan Esatla görüşsün, ardından Suriyeli sığınmacı sorunu da çözülecek. Tıpış tıpış Suriyeye dönecekler. Bukadar basit! Halbuki en basitiyle Türkiyenin Suriyede olması Amerikanın da temel siyaseti. Zaten onların desteği onayı olmasa giremezdi. Daha da önemi ABD Esata Suriyeyi değil onu devirmek istiyor. Bu yüzden Suriyenin toprak bütünlüğü ile Esatı hiç istemiyor. Üstelik Amerikada Suriyenin önemli kaynaklarının olduğu bölgede askeri üstleri var. Amerikaya rağmen anlaşma olsa da “ki güç” yinede Suriyenin toprak bütünlüğü sağlanmaz. Suriye bizat Türkiyenin de katılmasıyla darmadağın edildiği de kesin.
Bu gerçekler varken, bir söz ile hemen Erdoğan esat barışaak ve sığınmacıların döneceği algısı tuzak dışında pek anlamı da yok. Genel anlaşma olsa dahi sığınmacı kosu yine de kolay kolay çözülmez. Unutturuluyor: Türkiyedeki Suriyeliler Esata karşı olan kesimlerdir. Esata karşı öfkeleri var. Esat da zaten bunları pek istemiyor. Siz bu koşulu hiç düşünmüyorsunuz. Sanki Esat Erdoğan el sıkışınca iş itecek avası estiriliyor. Doğrusu inanda çok. Hele sanki hiçbirşey olmamış ve Suriyeliler durup dururken Türkiyeye geldi ve Esat da kolarını açıp bekliyormuş düşüncesi idolojikleştirilerek Türkiyede sunuluyor. Beraberinde, Kuzey batı Suriyedeki işbirlikçilerin tavrı hiç hesaba kakatılmıyor. Daha kötüsü, birçok ülkeden Türkiyeye gelip idlipe geçen cihatçıların ne olacağı sorusu sorulmuyor. Üstelik bu gerici kesimi de koruyan Türkiye askkeridir. Buna daha çok örnek vermek kolaydır. Ama hep basit ve devlet idolojik bakışla düşman kılıp yolamak kültürü hep böylesi kısır döngüye sokar.
Kötü olan, sanki Erdoğanın Esatla barışmak istediği lafını temel düşünce olarak kabullenmedir. Esatın en azından Türkiyenin Suriyeden çekilme önerisi hiç dikate konulmuyor. Sorun, Türkiyedeki Suriyeliler. Oysa başta Suriye olmak üzere defakto değiştirme ve nifusla oynamalar Türkiyenin birçok kontrol etiği ülkelerde uygulanan politikadır. Türkiyedeki defaktodan bahsedenler, Afrinden Libyaya yapılanana ses çıkarmaması da garip gelmior. Ama sıkışınca hep “Suriyeliler gitsin” deniliyor. Bizat kendi politikalarının sonucu olan olalyı yine mülteciler üzerinden oynayarak devam etiriliyor. Avrupaya gitmesinler diye anlaşma yapıp para almaları, Suriyelilerin gelerek Türkiyenin Suriyeye girme nedeni etme tutumları neçabuk unutuldu.
Gelinen aşamada, olayın nedeni düşünülmeden, çok boyutlu koşul yerine işine gelenle politika çizmenin aşmazında bulunuluyor. Bence ister sığınmacılar, ister Suriyenin toprak bütünlüğü epey karışıktır. Kolay kolay da çözülemez. Hem karışık hem de çok yönlü katılımcılar var. genel güçler Rusya ve ABD, bölgesel güçler Türkiye ile iran, Suriye içinde oluşturulan birçok bölge ile taşınan cihatçı gerçeği kördüğüme dönüştü. Kaygan bataklık oldu. Nedense Türkiyedeki sığınmacılar konuşulurken, ne Kuzey Suriyede olanlar nede Lübnandaki benzer insanların olması birlikte ele alınmıhor. Ama Erdoğan Esatla görüşürüz deyince tüm bu sorunlar çözülüyor havasına kolaca giriliyor. Kaldı ki Erdoğan Suriyeden çekileceğini veya idlipteki cihat emirliği alanından hiçbir laf etmedi. Zaten oda biliyor ki ağzından çıkan kelime gündem yaratmaya yetiyor. Umut veya korklu yaratmaya hemen hizmete sokuluyor. Onun için tek cümle ile, anlaşma yapılsa dahi öyle Suriyeliler kolay kolay Türkiyeden Suriyeye dönmeyecek. Bu gerçeği kabul ederek ve genel Suriye olgusunu düşünceye ekleyip yorum yapmak önemlidir. Buda deneyim ve bilimselikle ancak olur. Emperyalist gerçekle hareket etmeden Suriye konusu hiç anlaşılamaz.