Konuşunca, çok kolay anlaşılma durumu var. fakat, en ufak ayraç yapılamama durumunda da kolayca yanılma devamlılığı de kolaydır. Bunu eğer ayıretme veya aklama olmadıkça kolayca alınan gerçek, aslında sizi yanıltma birikimine sahiptir. Hele de konu siyaset olunca. Bunu net güncel yaşanan kavramla açalım.
Gündemde açıklamalar her an karşılaşırız. Siyasal açıklamaları eğer basit düşünceyle ayrıştırmazsak, hem aldanır hem de yanlı bilgilenme ile tutum geliştiririz. Bu nedenle, her açıklama sonrası şu ayrımı basitçe sorgulayarak yapmak gerekir. Yapılan açıklama, gündem yaratmaya mı yönelik yoksa ilgili açıklamayı yapan siyasetçi kendi gerçeklerinimi vurguluyor sorusunu yanıtlamamız önemlidir. Bir de şunu ek olarak belirtmek de önemlidir: ilgili politikacının kendi açıklaması sizin anlayışınızla örtüşme derecesini de kavramak önemlidir. Aksi tamtirde hem gündem yaratmanın papağanı olursunuz hem de yeri geldiğinde ilgili politikacının gerçeği ile sizin açıklamanız onun görüşlerini yayma yörüngesinde kendinizi bulursunuz.
Elbet,basit olan önemli durum da aklınıza gelmez. Öyle ki ilgili basit görünen yukardaki farkları anlamak için, deneyim ömemlidir. Siz bilgiye sahip olsanız dahi, yapılan açıklamanın hangi amaçla yapıldığı kavrayışı, hayatın yaşananlarıyla edilinen deneyimle sınanıp anlaşılır. Son dönemin politik zemini bu kuraların ne yazık yaşandığı koşullarla örülüdür. Genelde yapılan açıklama doğru anıp hemen orumlar yapılmaktadır. Hele konu ekonomi olunca çok kolay algılanır. Bu bilinip de bilinmeyen gerçeklerde çok daha fazla sırıtır. Böyle ince noktalarla basit algınanan gelecek yolu, sonuçta tuhaf gelse de şu sorguyu bazen yaptırır: tuhaf gelecek açıklamalar birden tutsaklaştırıp sizi onları savunma noktasına taşır. Son gelişmelerde bunu hep yaşarız.
Önemli bir ek: K. Kıbrıs gibi örnek yörelerde dikat edilecek kural da şu: buradaki siyaset sömürge koşulalrında kültürleşme biçimiyle yapılır. Amacın temeli de hem sömürgeciği savunma, taklit etme, hem de işbirlikçilikle güncelik seçip koltukta kalma veya gelme düzleminde gelişir.*** yukardaki biraz karık gelecek ama kolayca anlaşılması gereken anlatıyı, somutlayarak daha da anlaşılır hale getirelim. Öyle uzağa da gitmeyelim. Türkiye Cumhurbaşkanı yaklaşık yirmibir yılık koltukta. Tabi bir dönem başbakan da olur. Kendi rejimini kurarken de sık sık açıklama yapar, uygulamalar geliştirir. Öyle ki artık ne yapmak istediği durumu da ortada. Yine de Erdoğan resmen ikili karakterislikleri gayet güzel kulanıor. Bazen gündem yaratma bazen de kendi gerçekleriyle açıklama apar. Karşısındakiler ise çoğu zaman, bu ayracı dahi yapmadan hemen gündeme oturtur. Kendilerine göre de sık sık ömgörülerle haftalarca tartışır. Fakat, arada ilgili tesbiti de duyarız “u dönüşleri sık sık yapıyor” denmesine rağmen hep gündemi saptırma ve siyasal duruş ikilemine hiç dikat edilmez. Hele de konu dış politika olunca, Türkiyedeki devlet duruşu ile konular hakında bilgisizlik de eklenince, resmen savrulurlar. Hem dokunmama hem de görüş belirtme ikinci hataya düşerler.
Örnek, Suriye, K. Kıbrıs ve Libyada Türkiye politikasını sorgulayan pek insana raslamazsınız. Merak etiğim, ilhan Üzgelin şu anda CHP dışişleri yetkilisi olarak, akakademik dönemdeki görüşleriyle hareket edip etmemesidir.
Son günlerde bazen yeri geldiğinde Kıbrısın da mavzeme olacak süreçle savruluyoruz. Öyle ki sıkılmadan bir gün Esat, ertesi gün Eset ve şimdi hem eski ilişki hem de Eset ikilemli açıklama ile Erdoğan yine de medyayı kendi gündemiyle uçurmaya başladı. Kimse Suriye gerçeklerini gözetmeden hemen açıklamaya sarıldılar. Yarın hazır olun: Kıbrıs konusu da gündeme gelecek. Göreceksiniz ki hemen çoğu muhalefet dahi içselleştirdikleri K. Kıbrısı devlet refleksiyle konuşma zeminine oturtacak. Ama gerçekler değil ya gündeme uyma veya kendilerinin de nedenli devletçi olduğunu kanıtlama yarışına dönüşecek.***
Sadece Türkiye değil: örneğin sistemin temel gücü ABD de ayni konumda. Özgürlük ve demokrasiyi savunma derken, öyle gündem oluşturuyor ki herkesi paradoksalştırıyor. Açık Gazze katliyamı veya son direk medyada seyredilen iki adaylı seçim tartışması, gereken deneyimle anlması gerekirdi. Hat da bazen söyleyenler de var. fakat, iş dö üp de kendine gelince, Amerikanın demokrasi ve özgürlükleri savunduğu savunusuna geçiyor. Hele de Kıbrısta federasyon falan deyince, hemen foncu akışıyla gündemleşip umutlaştırılır. Buna benzer çok örnekler var.
Ekonomiye de dokunalım. En asit ekonomi birikimi olan ve sistemin de adını koyunca, kolayca bazı gerçekler anlaşılır. Oysa ekonomiyi sistemsel gerçekten başlayan genel durumundan koparma olursa, işler karışır. Örneğin şu anda gündem Mehmet Şimşektir. Savunduğu prokram dünyada ve Türkiyede defalarca değişik anbaşajla uygulatıldı. Sonuç malum. Fakat, öyle bir kıvraklık vardır ki sunuş gündem yaratmaya yetiyor. Hem de açık göstergelere rağmen. Tabi şu ayraç yok: hem iktidar hem de ana muhalefet ayni prokramı savunuyor. Burada fark genel prokramdan çok partisel ayrım ve oturulan yelpaze üzerinden yapılıyor. İsanlar bunu da ayır edemedikleri için de tutsaklaşıp o gitsin bu gelsine gelir. Genel reçetenin kapitalist yapıya göre olduğu hep göz ardı edilir.
Tüm bunların toplamı şu: hem istikrarsız açıklamalar, birbirini tutmayan politikalar ile gündemi saptırma uygulamaları bizi tutsaklaştırdı. Öyle ki muhalefet denen medya dahi buna kapıldı. Türkiyede yumuşama simgesi dahi tartıştırıyorsa, K. Kıbrısta onca açıklama saçmala atışlarına rağmen hala bunlar tartışılıp gündem olup beirleyici haldeyse, tek önemli eksiklik dinleyenin ayrımı yapmak istememe veya tutsasklaşma düşüncesinin ürünüdür. Tabi bir de birçok kesime tek yönlü akışkanlık olmasının da katgısı çoktur. Seçeneksizlik ve tutsaklaşma giderek ayrımları sıfırlatır. Sunulanla tek doğru zeminine sizi getirir. Öyle onunca da kendiniz konuşsanız tuhaf fakat gerçekte tutsaklık güncesinin cenderesinde sokulu hale getirir.
Kısaca, hala yapılan açıklamanın niteliğini dahi kavrayamayan kitleler, ya ilgisiz veya onun peşinden gider. Hele de gündem saptırma veya olanları bilmeme duruşlarında önemli işlev gerçekleştirir. Son dünya gündemleri neyazık bunun aynasıdır. Övülen AB veya ABD dahinisrail gerçeğinden Ukrayna derecesine dek kendi gerçeklerini ortaya serdi. Kıbrıs mı: hani derler ya “uluslararası hukuk ve B.M. parametreleri”.. baktığınızda bunlar değil tam aksi yapılanışlarla epey yol alındı. Yasadışılıkların ayuka çıktığı zaman da işler devam. Öyle hale gelindi ki “çözüm” kelimesi dahi Kuzeyde oluşan yasa dışı koşuların yasalaşma hamleleri olarak takınılınıyor. Daha basiti, son kaçaklar yasası da aynen genel K. Kıbrıs politikasındaki yasadışılıkların nasıl yasalaştırma gerçeğinin kanıtıdır.