Yağcılık, yalakalık, ispiyonculuk Kıbrıs’ın tarihi ile özdeşleşmiş hatta meslek ve geçim yolu haline gelmiş zor bir sanattır, bu sanatı yapmak için yetenek gerektiği kadar bunu yapanların çıkarcı ve utanmaz olması gereklidir.
16. Yüzyılda Kıbrıs’ta devam eden Venedik idaresinden çıkarları sarsılan Kıbrıs Ortodoks Kilisesi yetkilileri hediyelerle İstanbul’a gidip bin bir yalakalıkla Venediklileri Osmanlı Padişahına şikâyet etmiştir. Osmanlı döneminde Lefkoşa ağaları bu geleneği devam ettirmişler ve çıkarları uğruna kendi insanlarını İstanbul’daki yetkililere ispiyonlamaktan kaçınmamışlardır. Bu ispiyonculuk olayı o kadar ileri gitmiş ki Larnaka’nın Klavya köyünde odunculuk yapan, okur yazarlığı bile bulunmayan ‘Baki’ ismindeki kişi rüşvet, ispiyon ve yalakalıkla İstanbul’daki saray erkanı tarafından üç kez Kıbrıs valiliğine tayin edilmiştir.
İngiliz döneminde ispiyonculuk sanatı çift yönlü devam etti. Bir yandan yeni efendi İngiliz yetkililerine yağcılık, yalakalık, ispiyonculuk yapılırken, bir yandan da Osmanlı sonrası Türkiye Cumhuriyeti yetkililerine aynı uygulamalar bazı farklarla devam etmiştir. Osmanlı döneminde yenileşme arayışı içinde olanlar İstanbul’a gidilip dini satmakla gavurculukla suçlanırken, Cumhuriyet döneminde Ankara’ya gidilip gericilik, yobazlık ve İngiliz ajanlığı suçlamaları moda haline getirilmiştir. EVKAF üstünden başlayan kavgada Sir Münür ve Doktor Küçük arasında geçen olaylar buna gösterilecek en güzel örneklerdendir. Yine Doktor Küçük, Necati Özkan ve Faiz Kaymak arasındaki liderlik kavgasında Ankara’ya yapılan ziyaretlerde bu uygulamaların örneklerine bol bol rastlanmaktadır. İspiyon, yalakalık, yağcılık bir yana, liderlik kavgasında Necati Özkan’ın iş yerinin ve gazetesinin yakılmasına varan işlere bile kalkışılmıştır.
Türkiye’de Demokrat Parti’nin iktidarda olduğu dönemde yağcılık ve yalakalık uğruna okullara yerleşim yerlerine Adnan Menderes ve Celal Bayar gibi dönemin liderlerinin isimleri verilirken, 1960 ihtilali sonrası bu isimler derhal değiştirilmiştir.
Doktor İhsan Ali’nin Rumcu, vatan haini diye Ankara’ya jurnallenmesi daha da ileri gidilerek TC Lefkoşa Elçisi Emin Dirvana’nın Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yaşamasını istiyor diye Ankara’ya şikayet edilmesi bu döneme rastlamaktadır. Avukatlar Ahmet Muzaffer Gürkan ve Ayhan Hikmet’in bu yağcı yalaka takımını ifşa etmeye yönelik Cumhuriyet Gazetesi’nde çıkan yazıları onların acımasızca katledilmesine gerekçe olmuştur.
Doktor Küçük’ün Ankara’ya şikâyet edilmesi Rauf Denktaş’ın ‘Atak Adam’ diye övülmesi TMT’nin kurucularından Doktor Burhan Nalbantoğlu hakkında Ankara’dan vur emri çıkarılması hep bu döneme rastlar.
1974 sonrası, kendi kendini yönetme, Kıbrıs Türk toplumunun iradesine saygı ve birleşik bir Kıbrıs barış talebinde bulunanların vatan haini Rumcu olarak damgalanarak Ankara’ya Jurnallenmesi geleneği artarak sürmüştür. CTP Genel Başkanı Özker Özgür’ün TC Pasaportuna engel konulması önemli bir dönüm noktasıdır. Bununla birlikte Türkiye’nin Kıbrıs’ın kuzeyindeki asker sivil bürokratlarının muhalif kesimleri aşağılayan ‘Türklüğünü ispat et’ gibi yaklaşımları bu yağcı yalaka takımının eseridir.
Afrika Gazetesine 2018 yılında yapılan linç saldırısı, gazetecilere, sendikacılara, yurt severlere mahkemelere açılan davalar son dönemde Türkiye’ye girişi yasak olan kişilerin listesinin çıkarılması bu yağcı, yalaka, ispiyoncu takımı ile Türkiye’nin buradaki görevlilerin eseridir. Ankara’dakilerin gözüne girmek, ganimetten daha çok pay almak, koltuk, makam ve mevki almak için kendilerini bu işlere adayan Ankara hükümetlerinin her zaman gözdesi olmuşlardır.
Kıbrıs tarihi ispiyonculuk, yağcılık, yalakalık üstüne kurulmuştur. 1974 yılı sonrası yapılan yağcılık yalakalık ve ispiyonculuk ise tarihte görülmemiş düzeydedir. Koltukta kalma uğruna bunlara katlanmak gerçekten zor sanattır.