Yirmi Temmuz günündeyim. Artık ikindini aşıp geceye doğru yelken açılıyor. Şimdi, Halk TV tartışmasını izliyorum. Konu K. Kıbrıs oluyor. Tam bir resmi devlet eksenli tartışma gelişirken, Bahadır Özgür adeta pandoranın kutusuna dokundu. K. Kıbrıs’ın dış politika dan öte iç politik gerçeğine deyindi. Türkiye eksenli K. Kıbrısın nasıl şekillendiğine deyindi. Bu tetikleme öteki bazı konuşmacıları da etkiledi. Bir anlamda Türkiye politikasıyla K. Kıbrıs yorumlarını örneklerle geliştirdi.
Gün içinde böylesi birçok konuyu ya izledim veya okudum. Tam da Yirmi Temuz içerikliydi. Bazıları ayni günün Suruç katliyamı veya darbe kalkışması sonrası sivil darbe sıçraması dönemini de hatırladılar. Fakat, K. Kıbrıs bir anlamda Türkiyenin devlet erkanının adaya çıkarma yapıp gövde gösterisi sunması, kaçınılmaz olarak konuyu Türkiye kamuoyuna daha fazla yansıtılmassına neden oldu. Hele buradaki Elçi Metin beyin herkesi karşılarken, muhalif parti falan demeden tutumunu uygularken, CHP liderini karşılamaması da gündem yaratmaya aday tutumdu.
Bir anlamda yeniden Kıbrıs penceresinden şunu gördüm: daha önceleri de eleştirisel gerçekle anlatmaya uğraştığım konunun aynisiydi. Devlet eksenli dış politikaya bakma ile siyaset üstü algısıyla tartışılmaz kılmanın yeniden üretilen biçimiydi olan. Tüm devlet erkanı kalabalık şekilde Lefkoşaya geliyor. Görkemli törenler yapılıyor. Mesaj da veriliyor. Türkiyede zaten dış politika hep siyaset üstü denilip, uygulanan siyaseti eleştirmeme tabusu oluşturuldu. Kıbrıs neyazık ilk önemli deneyimdi.
***
Konuyla alakalı Türkiye basınını izledim. Burada bazı konulara deyinirken, önemli uyarını tekrar edecem. Tğrkiye tümden ayni devletçi görüşte değildir. Konuyu anlamak isteyenler de var. onlar da daha fazla bilgi edinme adına K. Kıbrısta belirli kesimlerden yardım istiyor. Bir yanda Türkiyenin dış politik devletçi siyasal üst bakışı ile K. Kıbrıstan bilgi verenlerin tam bilgi vermemesi eksikliği iyi niyetli araştırma yapmak isteyenleri de bazen çelişkiye düşürmesi muhtemeldir. Tabi bir de diplomat ve resmi devletçi idolojik kişilerin hep devlet politikasıyla yorum yaptıkları da kesin.
Son noktanın en önemli yazısını T24 sitesinde Hasan Göyüşten okudum. Tam bir devletçi politik bakışla yazdı. Resmi siyasetin bakışıyla ele aldı. Türkiyenin rolü veya sistemle olan genel stratejik tutumlara hiç deyinilmedi. Burada önemli bir duruma da parmak basmak şart: hala Kıbrıs konusunu “iki toplum lideri” olarak sunulmaya devam ediliyor. Halbuki özellikle K. Kıbrısta son gelişmeler dahi liderden çok merkezi Türkiye gerçeği hep sırıtıyordu. Ama herkesi aklama adına iki toplum lideri ifadesi herkesin işine ilaç oluyor. Adeta dondurucu şekliyle beyinlerin alanlarını daraltıyor. Bunun üstüne karşıt da eklenince işler tamam oluyor…
Konuyla alakalı Birgün gazetesinin de dün ve bugünkü iki makale de dikatimi çekti. Gözde Bedeloğlunun yazısı eldeki olanaklarla gerçekler üzerinden yazılan bir yazıdır. Burada bazı eşiklik veya tamamlanmamış gelişme varsa, Gözdeden değil, kaynakların bazı konuları yazmamalarından dolayı olduğunu da belirtmek önemli haldir. Gözdenin yazısının okunması için elimden gelen uyarıları da yaptım..
Bugün ise yine okuyucusu olduğum Doğan Tılıcın yazısını okudum. Bana daha önceden bazı arkadaşlar da uyarı gönderdiler. Okuyup yorumlarımı sordular. Ben de konuyla alakalı yorumumu makalemde yazacağımı söyleyerek tartışmaya girmekten resmen kaçtım.
Doğan Yirmi Temuz konusunu K. Kıbrıstan değişik dört kişiden görüş alarak yazdı. Hemen ekleyecem: ilgili dört kişiyi gayet iyi tanıyorum. Eğer prokramlara devam etseydim, ben ayni durumu onlara soracaktım. Doğana verdikleri yanıtlarla bana verecekleri yanıtların kimisinin ayni olmayacağını hemen belirteyim. Daha da ileri gidrek, Mehmedali bey Birgün değil de Sabah gazetesine konuşsa banbaşka görüşler söyleyeceği de kesin. Zaten örnekler var. AKP yakını ve beklentileri olan Mehmedali yerine göre ve kuruluşa bakarak konuştuğu hep yaşanan gerçektir. Kimisi soldan akıp Talata solcu derken, AKP kesimi de Mehmedalinin AKP oluşunu vurguluyor. Aynen Mehmedali de yerine ve çıkarına göre davranıyor.
Serdar için söyleyecek sözüm pek yok. Tam bir Serdar Denktaş konuşma şeklini yeniden gördüm. Gelelim daha yakından tanıdığım iki kişiye: herhalde onlar için bazı laflar söylemem gerekirse, konumlarını da düşünerek ancak şüyu belirtelim: sadece iki toplumlu veya K. Kıbrısla konuyu daraltmasınlar hele onca Kıbrısta yaşanan gelişmelerden sonra sistemi katmadan, sözkonusu Kuzey olunca da Türkiyenin stratejik hedefine dokunmadan konu eksik kalır. İki toplum lideri ile sınırlı tututmamak gerekir. Kaldı ki ta aştan zaten Kıbrıs bağımsız hedefi yoktu. Tüm yapılanışlar da buna yönenlik oldu. Yirmi Temuz da bir sıçrama alanıydı. Zaten ogün TBMM kararı da bunu yansıtıyor. Konuyu daraltmamak önemlidir. Hele de Türkiye kamuoyuna yönelik anlatılarda Türkiye rolunu ile burada olanları birlikte ele alarak ancak resmin tamamı çizilir.
Kısaca, Yirmi Temuz günün epey sıcak geçti. Türkiye devlet erkanı sanki siyasal üstü devlet politikasını yansıtan resmiyle algı operasyonunu güzel yaptı. Tabi ki herkese de konuşacak konu da yaratıldı. Süleyman Soylunun, Tuğrul Türkeşin Erdoğanın uçağında olması örneği en basit algıdır. Herkese gündemle Yirmi Temuz aslında eli yıl önce Türkiyenin yanında Amerika ve ingilterenin politikasının nerelere gelindiğinin gerçekleriyle dolu dolu geçti. Hele de iki toplum lideri derken, Tatarın nedenli lider ve Kıbrıs konusunu bildiği dahi epey sorularla doludur.
Tekrar ederek yazımı tamamlayım: Doğanın makalesinde görüşleri alınan dört kişi aynen benim karşımda olsa Serdar dışında ayni görüşleri söylemeleri biraz kuşkulu. Çünkü arada Kırısı da aşacak ama belirleyici durumları da sorunca, dar eksen kırılıp banbaşka Kıbrıs Türkiye ve genel emperyalist resmi daha açık görme şansı olacaktı. Yine de Doğan ve Gözde bence Türkiyede okuyucular için önemli dereede okunması gereken makaledir.