(Geçmişle yüzleşmeye dair Kıbrıs’ta yapılamayanlar arasında, bundan 50 yıl önce Kıbrıs’taki ABD Büyükelçiliği’ne yapılan saldırıda Amerikan Büyükelçisi Rodger Davies ve sekreteri Antuanet Varnava’nın öldürülmesine dair herhangi bir kişinin mahkum edilmemesi de var… Bu konuda Cyprus Mail’de 18.8.2024’te yayımlanan Jean Hristu’nun yazısını okurlarımız için özetle derleyip Türkçeleştirdik. Sevgül Uludağ)
*** Bu sene 50nci yıldönümü anılan bir diğer şey de Lefkoşa’daki ABD Büyükelçiliği içerisindeyken Amerikan Büyükelçisi Rodger Davies’in vurulması ve kimseciklerin de bununla ilgili mahkum edilmeyişi oldu. 19 Ağustos 1974’te 53 yaşındaki elçi, 30 yaşındaki Kıbrıslı Maronit sekreteri Antuanet Varnava’yla birlikte ofisinin yanında bir koridora sığınmışlardı, 14 Ağustos’taki ikinci dalga Türk işgali ardından bina ABD ve NATO karşıtı şiddetli bir gösteriyle ateş altındaydı… Yüzlerce öfkeli protestocu, 20 Temmuz’da Türkiye’nin ilk işgalinin ilerlemesinde ABD’nin işbirlikçilik yaptığına inanmaktaydı…
*** Bugüne kadar bu öldürmeler bir gizem olarak kaldı. Hiç kimse cinayet nedeniyle mahkemeye çıkarılmadı ancak Washington’un baskılarıyla 1977’deki bir duruşmada iki adam daha hafif silah taşıma suçlamasıyla mahkum edildi. ABD hükümeti bakımından sanki alay edercesine her iki adam da 18 ay sonra salıverildi. İddiaları, kendilerinin günah keçisi yapıldıklarıydı.
*** O günlerde Amerikan Büyükelçiliği, Hilton (şimdilerde Landmark) Oteli karşısındaydı Lefkoşa’da. Davies ve Varnava’yı öldüren kurşunlar, elçinin ikinci kat ofisinden girip koridorda sekmişti, saat ise 12 ile 1 arasıydı, görgü tanıklarının ifadeleri ise birbirinden tümüyle farklıydı.
*** Davies adaya kızı ve oğluyla birkaç hafta önce gelmişti, işgale yol açan Yunan destekli darbeden sadece dört gün önceydi bu. Yakın geçmişte karısı kansere yenik düşmüştü ve hala yastaydı, sessiz bir Akdeniz adasında bulunmanın ailesine bu acıyı atlatıp ilerlemeye yardımcı olacağını umuyordu. Henüz 30 yaşında olan Kıbrıslı Maronit Antuanet ise on senedir elçilikte çalışmaktaydı. Göğsüne saplanan bir kurşunla elçi öldü. Varnava, ona yardıma koştu ancak başına gelen bir kurşunla o da ölecekti…
*** Tarihçi ve gazeteci Makarios Druşodis’e göre Kalaşnikof tüfekler taşıyan bir grup adam, elçilik karşısında Alpan binası olarak bilinen yarı inşaat bir binanın üstüne tırmanmışlardı ve en az bir tanesi ateş açmıştı. Olaydan haberdar edilen o günlerde vekaleten Cumhurbaşkanı görevinde bulunan Glafkos Kliridis derhal elçiliğe koşmuştu. Kliridis, naaşın hastaneye taşınmasını emretmişti. Hemen sonrasında da Amerikan Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’i arayarak elçinin ölümüyle ilgili üzüntülerini paylaştı. Anlatılanlara göre Kissinger, Kıbrıslı yetkililerden olayı araştırmaları ve suçluları adalete teslim etmelerini istedi.
*** Ancak soruşturma hiçbir yere varmadı ve dava çözümsüz olarak rafa kaldırıldı. Bu da Kıbrıs kamuoyunda her türden komplo teorilerinin dillendirilmesine yol açtı – bunlar arasında CIA’in (ABD Merkezi Haberalma Örgütü) Davies’i Başpiskobos Makarios’a karşı darbe hakkında konuşmasını önlemek için öldürttüğü, Davies’in de bu olaya karıştığı ileri sürülmekteydi. Amerikalılar, Kıbrıs hükümetine bu davayı çözmeleri için baskı yapmaya devam ediyordu. 1976 yılında Makarios’un talimatı üzerine dava yeniden açılmıştı.
*** Wikileaks’ten sızanlara göre Kissinger’in Kıbrıs’taki elçiliğe bir telgrafı sonucu meydana gelmişti bu. Kissinger şöyle yazmıştı: “Soruşturmada herhangi bir ilerleme olmadığına göre, inanıyorum ki konumumuzu tekrar ifade etmenin zamanıdır. Siz büyükelçi olarak Cumhurbaşkanı Makarios’tan yalnızca Davies’e dair soruşturmayı tartışmak üzere randevu istemelisiniz. Makarios’a da bu konuya olan özel ilgimi vurgulamalısınız.” ABD, açıkçası Kıbrıslırumlar’a güvenmiyor ve soruşturmalarda aktif bir rol almak istiyordu. Görgü tanıklarının sorgulaması da ABD Büyükelçiliği’nde yer alacaktı.
*** Nihayetinde dava mahkemeye intikal etti, iki sanığa başlangıçta cinayet suçlaması getirilmişti. Ancak savcılar daha sonra bu suçlamaları yasadışı biçimde ateşli silah taşımaya dönüştürdüler, cinayet suçlamasının tutacağından kuşkluydular. Mahkeme iki sanığı – G. Ktimatias ki iddialara göre tetikçiydi ve N. Leftis’i – suçlu buldu ve sırasıyla yedi ve beş yıl hapislik cezası kesti. Sonradan cezaları düşürüldü ve 18 ayda salıverildiler. Mahkeme tutanakları gösteriyordu ki Leftis’in taşıdığı Marsip tipi tüfeğin kurşunları bırakın elçiliğe ulaşmayı, bir pencereden geçip (hedefi bulması – Sevgül Uludağ) mümkün değildi…
*** Wikileaks’te görülebilecek olan ABD Büyükelçiliği’nden Amerikan Dışişleri Bakanlığı’na gönderilen telgrafların dökümünde davanın özetleri bulunuyor ve buna göre cinayetleri şüphelilerle bağdaştırmanın zorluklarından ve mahkemenin bunu neden yapmadığına ilişkin gerekçelerden söz ediyor. İddialar arasında sessizlik komplosu, görgü tanıklarıyla oynanması ve savcılık tanıklarından biri olan bir yangıncının tutarsız ifadeleri (ki kendisinin suçlanan iki kişiden biriyle kişisel bir anlaşmazlığı vardı ve bu yüzden disiplin cezası almıştı) bulunmaktaydı.
*** 10 Haziran 1977’de mahkemenin öldürmelerle ilgili soruşturma yapmama kararına ilişkin ABD Dışişleri’ne gönderilen bir ABD Elçilik telgrafında mahkemenin sözkonusu yangıncının ifadesini reddettiği belirtiliyordu – bunun nedeni yarı inşaatta suçlananları gördüğüne dair Kıbrıs polisine üç ifade vererek onları gördüğünü söylediği üç farklı yeri tarif etmesiydi. Telgrafta “Pek çok görgü tanığının birbiriyle çelişen ve çatışan ifadeleri nedeniyle (en az dokuz ifade belirtilmekteydi) mahkeme ölümcül atışların zamanına dair tüm ifadeleri reddetti. Ölümcül atışların nereden yapıldığına dair üst düzeyde bir gözlemcinin uzman ifadesini de, polisin balistik uzmanının ifadesini de, bilgilerin yeterince belirgin olmadığı gerekçesiyle mahkeme reddetti” deniliyordu. Mahkeme, suçlanan iki kişin ölümlere neden olan atışları ya da herhangi bir atış yaptıkları konusunda herhangi bir kanıt olmadığına karar vermişti.
*** Telgrafa göre elçiliğin hukuk danışmanı elçiye Makarios’un bu karara “çok öfkelendiğini” aktarmıştı. Yargıçların davanın sonuna kadar bekleyerek karar vermeleri gerektiğine ve davanın genel dengesinin bozulmuş olduğuna inanıyordu. Elçilik bu konudaki yorumunda “Vardığımız sonuç odur ki adalet yerine getirilmekten uzaktır” diyordu.
*** Elçilik, “Bu karara bakılacak olursa, daha düşük suçlamalara dair mahkumiyetlerin uygun ya da Amerikan yetkililerine karşı terörizmden ilham alan ya da diğer şiddet türlerine karşı caydırıcı olabileceğine dair umuda kapılmak için herhangi bir neden olmadığını görüyoruz” diyordu…