Öyle fazla geniş alana yayılmak niyetim yok. Tıpkı dışardaki sıcak nedeniyle sokağa çıkmama kararım gibi. Ama yine de gerçekler peşimi brakmıyor. Daha sabahleyin uyanırken, sesizlik isterken, yoldan geçen araba gürültüsü veya artık kibir abidesine dönüşen küliye yapını sesleriyle adeta yoğunlaşma moduna giriyorum. Oysa insan en azından, sesizliği, sabahleyin doğan güneşi, varsa öten kuşları dinlerken, rahat nefes almayı ister. Ama Lefkoşanın Kermiya bölgesinde bu imkansızdır. Arada yolda giderken nefes aldığınız ağaç katliyamları ise siyasetin kibir nefretinin adeta mezarı haline getirildiler. Öyle ya herşey sorun olsa da küliye gerekir. Erdoğan da açıkça bunun “siyasi ürt” olduğunu da vurguladı. İhtiyaç değil de gösteriş kibirinin adeta gelecekte abide örneği olarak gösterilecektir.
Onun için hem gürültü, hem de kalkan tozlar adeta sizi boğmak peşindedir. Yetmezmiş gibi, iklimlerin bozulmasımın da bedelini öder gibi de sıcaklıkların daha bir artığı, bedelini de size ödeten havaya gireriz. Sıcak ve nem, birlikte bedenizi kavuruyor. Sağlığınız da bozulmadan olmaz. Sıcaklığın harareti, tozların kanserlik gerçeği, bunaltan gürültünün beyin ruhi bozuluşları hepsi hastalığa davetiyedir. Bunlar sizi elinizde değildir.
Ama küliye yapılıyor. Hastahane sorunu falan önemsiz. Yoların da bozukluğu, lüks gösterişin alt birimi şeklindedir. Fakat, sağlık derken de çöken sağlık gerçeği de karşıma geliyor. Artık K. Kıbrısta kamusal sağlık diye bir yapı kalmadı. Özel ise resmen halk deyimi ile “kesiyor”. Ama bu koşullarda yaşamak zorunda kalıyoruz. Umursayan da yok. Zaten evim sııra yakın. Arabalarla geçişin önemli kapısıdır. Gelin görün oluşan sıkışma yetmezmiş gibi, bir de küliye şanındandır bilmem, yol da tek şerite düşürüldü. Gösterişin imarı yapılıyor. Zaten ahali bazı medyada marazi okusa da , kapıda sıkışmalara alıştı. Sadece biryerlere dokunmada şikayetname yazar. Başka kapı açılsın veya düzenlensi derken bile esas nedene dokunmamaya hep dikat eden sansürün kısgacındadırlar.
Zaten sansürlü medyada konuşmak onlar için güvencedir. Sadece “hükümet çare bulsun” demeyi yeyliyorlar. Satlarce beklemelere rağmen bir eylem dahi yapılmaması tesadüf değildir.
Bu arada ekleyelim: güneye geçme hakı olan Kuzey insanının oranı geçememenin oranından çok daha azdır. Onun için, potansiyel güç yapma durumu, ancak örgütsel olguyla ancak sağlanır. Örgütlenip tepki koyma ise onca rezalete rağmen akla hiç gelmemesi de tesadüften de ötedir. Güneye geçemeyenler ise bazı işbirlikçi kesimle birlikte de açık olmasa da başka alanlarda “geçmesinler” diyorlar. Daha ironisi ise bazı takkeci gazeteci gibi yayıncıların da tetiklemesiyle, geçiş sorununu ekonomik rantla sınırlı seslendiriyorlar. Rumların alacakları ile kısıtlıyorlar. Buda ırkçılık ile rantın nasıl bir kültür yaratğının örneğidir.
****
Gün buna benzer koşullarla başlarken, ansızın hesapta olmayanlar da gelir çatar. Elektrik kesilir. Öyle açıklama falan da yok. Hat da son kesinti öncesi, kurum yetkilileri kesinti artık olmayacak diye açıklama dahi yaptılar. Doğrusu yalan odenli ucuzladı. Eflasyon tırmanırken, fiyatlar yakarken, yalanlar artık sıfır derecesinde fiyatı kaldı. Dileyen dilediği yalanı hem de anındaki tersiyle birlikte savurup gider. Elektrik kesildimi: hemen bazıları otosansürlü takkeci medyacılara gönderiler yazarlar. Öyle yazarlar ki demeğin gitsin. Küfredenler de gırla. Varsın küfretsinler. Tepki örgütsel olmadıkça, gerçeklerden uzak duruldukça, dilenen atış serbestir. Birileri de hemen seslerini cıyaklayarak yükseltir: “özeleştirilsin, Türkiyeden kakaployla elektrik gelsin” der. Sendika ve bazı meslek odaları önemli açıklamalar yapar: ihalesiz yakıt kıyakı, kirli kulanılan yakıt, hantal strantalin nedenli hurdalaştığı, fitre dahi takmayarak, kirli yakıt kulanarak oluşan zehirleşmenin en başta sağlık ve gıdadaki zehirlenmeleri anlatırlar. Aksa hikayesinin kar noktasına dokunurlar. Ama, malum ya, bizde bazı gerçekler dahi yok sayılır. Sayılınca da tıpkı önceden de anlatığım konu yaşanır.
Şimdiki makamcı Üstel, Jet sgandalı nedeniyle görevden alınır. Girneliler UBP binasını basar. Sonra Sağlık ve şimdiki koltuğa da gelirken, birçok sgandal peşpeşe dizilir. Elektrikteki ihalesiz yakıt ve kirlilikten rant anlatıları ayni kişide buluşulmasıı tesadüf değildir. Dahası bazı bizim atışların aksi e, Türkiyenin de onu tercih edip, parti lideri olmadan makama oturtuğu da nedense pek hatırlatılmak istenmez. Devamı mı: elektrik kurumu da eskiden ekonomi ve enerji makamında iken, Üstel hep kendine bağlıyor hem de ihalesiz yakıt sürecine de geçiyor. Ama sokakta medyaya konuşan vatandaş: “hükümet konuya el atsın” diyor. Zaten el atmadı mı…
Günce böyle dolarken, birden Kutret çıkıp soruyor: sahte diplomalar ne oldu. Sonra ekliyor. Yetersiz polis ve savcılık deyip brakıyor. Nedense konuşulan sahteliklerin salt K. Kıbrıs ve bir ünüversitede belirli kişilerle sınırlandığı artık sorgulanmıyor. Hele Türkiye ayağı hiç akla gelmiyor. Gelirse, makam alma sonlanıp öteki ünüversitelerle de en yakınlarını da bulma tehlikesi de var. yalnız, nedense sahte diplomalar hep merkezi yerlerde çıkıyor. Pazarlık ve mevki havasında veriliyor. Hepsinin öyküsü var. ama MHP temel eksenini soran yok. Çünkü iş Türkiyeye gidecek. Zaten kısa TC konuşmalarında orada da olanlar hatırlatıldı. Ve bekleriz ki bbildik kurulma şekli, rant durumu varken, sorun çözülecek probagandası olacak..
Sıcak yükseldi. Nem boğuyor. Kıbrısla alakalı askeri yığılma devam ediyor. Amerika ve İngiltere açıkça israili koruyackaklarını açıklıyor. Kıbrıs müdahale alanlarından biri. Ama bunları boş verin. Hele şu son Türkiye örneği öğreticidir. Nede olsa orda olan burada da olacak feslefesini yine birilerinin hatırlatması gerekir.
Sözkonusu olan gelişme şu: bir kadın sokak reportajında erdoğanı eleştirdi. Tek adam sonuçları olarak yorumladı. Hemen gözaltına alınıp tutuklandı. Nedersiniz, bizde de şimdiden şu alıştırılma olmadı mı: abi konuşursan bizim patrol bunu keser diyen muhabirlere tanık olduğum jep oldu. Sizi sansürlü konuşmaa alıştırılma pratiği oluyor. Sizde sadece koltukçu umuduyla marazi okuma alanı brakılıyor.
Kısaca, günce duruşunda kalmak istedim. Otururken etraftan gelen etkilerle makale yazdım. Basit hayatın dahi nice sorunları olduğunun da kanıtı. Yükselen küliye ki gürültüsü ve tozuyla da adeta kuşatılarak güncel yaşamımızı zorluyor. Ama hasta olma ile hastahane veya okular yıkılırken dahi para yokken küliye yükseliyor. Caminin mikrofonlarıyla okunacak ezan da sınırdaki rumlara nedenli güçlü olunmanın psikolojik gücünü gösterecektir. Haydi hayırlısı. Ama değişmeyen gerçek, sıcak sürüyor, nem bunaltıyor ve biraz önce elektrik geldi. Buyrun yaşamaya devam.