iktibasPınar ÖğünçDijital kent aktivizminin potansiyeli - Pınar Öğünç

Dijital kent aktivizminin potansiyeli – Pınar Öğünç

Orjinal yazının kaynağıagos.com.tr
diğer yazılar:

Sosyal medya koca bir kazan, üstelik bir dolu yararsız, kasten manipüle edici mesaj dolu bir kazan. Görünür olmak, sıyrılmak bir mesele olsa da, bunun gereklerini öncelik haline getirmek bu tür dijital aktivizmi kötürüm de kılabilir. Bu anlamda Yaşar Adanalı’nın önerisi herkesin deneyimini buluşturan toplu bir hesabın gücüne yaslanmaktansa daha fazla kent sakininin/ aktivistin bu maksatlı video içerik üretmesi ve bu tazyikle alanda çalışan kurum ve inisiyatifleri iletişim stratejilerini değiştirmeye yönlendirmek. Bir “etki akademisi” gibi çalışacak, topluluk oluşturma perspektifine sahip programlar böylelikle dijital aktivizmi besler hale gelecek.

Neoliberal kapitalizmin hayatlarımıza saldırısını tarif ederken kaynayan su ve kurbağa teşbihi sıkça akla geliyor. Kentlerde bu usulca artan sıcaklık, kayıpların, çirkinliklerin, eksiklerin hızla normalleştirmesi olarak daha fazla gösteriyor kendini. Örneğin son on yıla yakından bakılsa şehir sakinleri kamusal alanlarda en çok nereden kayıp vermiş olabilir? İnsan odaklı olmayan dev beton meydanlar mı daha geniş bir başlık olur, yoksa düpedüz ağaç keserek peyzaj düzenlemesi yapılan rulo çimli parklar mı? Gasp edilmiş deprem toplama alanları ya da park yeri ikamesi olarak kullanılan, sık yenilensin diye kötü malzeme seçilmiş, scooterlarla/ motorlarla paylaşmak zorunda kalınan kaldırımlar mı? Yoksa özelleştirilen, kiralanan ya da işgal edilen kıyı alanları mı?

Bunu şehircilik üzerine uzmanlaşan, bilgi ve veri üretimi dışında aktivizm alanına da yoğunlaşan Yaşar Adanalı’ya sorduğumuzda “hepsi” seçeneğini tercih ediyor. Ama “kurbağa”yı iyi tarif etmekten yana çünkü aynı on yılı, kamusal mekânlar ve yeşil alanlara dair tehditler karşısında kentsel çevresel itirazların ve toplumsal hassasiyetin yükseldiği ve bu dalga karşısında kayıtsız kalamayan yerel ve merkezi yönetimlerin farklı kentsel yeşil alan siyasetlerine zorlandığı bir dönem olarak da tarif ediyor. Burada bir “Pandora Kutusu” varsa, o da muhtemelen ona yol veren hareketlerle birlikte anılması gereken Gezi. Adanalı, 2019 Yerel Seçimleri’yle başlayan devir teslimi bu dalganın etkisiyle okumaktan yana.

Yaşar Adanalı
Yaşar Adanalı

Bu soruyu Adanalı’ya yöneltmenin bir gerekçesi de bireysel olarak yürüttüğü “dijital kent aktivizmini” konuşmak. O kendisini bir etki yaratma umuduyla, şehircilik alanındaki uzmanlığını, kentsel mekânlara dair merakını, “kent yurttaşı” sorumluluğunu, değişen bilgi ve iletişim teknolojilerinin imkan ve araçlarıyla buluşturan biri olarak tarif ediyor. 2010’da Uluslararası Şehircilik alanında doktora çalışmasıyla neredeyse eş zamanlı olarak Mutlu Kent adlı ilk kent blogunu başlatmıştı. Ardından İngilizce yazılara yer verdiği Reclaim Istanbul blogu geldi. O dönemin etkili mecrası blog’du ve buralarda yayınladığı yazılar sayesinde yazılı ve görsel medyaya taşınan meseleler oldu. “Dönemin en popüler müteahhitlerinin veya yıldız mimarların kent suçları etrafında başlattığım bazı tartışmaların, doğrudan bu insanlar tarafından okunduğunu, bu insanların benimle iletişime geçmeye çalıştıklarını söyleyebilirim” diyor. Mekanda Adalet Derneği’nin ve Postane İstanbul’un kurucu ekibinden olan Adanalı, bu blog tecrübesini kitaplaştırmak istiyor.

Viral olan sözde turist

Bu zamanın aracı olan dijital kent aktivizmi bireysel bir çaba gibi görünse de çoğu zaman ya doğrudan parçası olduğu ya da dayanıştığı başka toplumsal talep ve mücadelelerin sesinden besleniyor, kimi zaman da o sesleri besliyor. Ne demek dijital kent aktivizmi? Örneğin birini kendi anlatsın:

“Geçen sene Galata Kulesi’nin taşlarına ismini yazan bir ziyaretçiyi çektiğim bir videoyu İngilizce bir şekilde, ‘Gezdiğiniz şehirlerde kültürel miras yapılarına zarar vermeyin, bu kişi gibi dallamalık yapmayın’ diyerek TikTok platformunda paylaşmıştım. Video hızla viral oldu. Devamında bir takipçi yorumlara ‘Ben bu videoyu ana haber bültenlerinde gördüm’ diye yorum yazınca, gerçekten de tüm ulusal kanalların haberlerine çıktığını öğrendim. ‘İstanbul’u gezen turist Galata Kulesi’ndeki vandallık karşısında video paylaştı’ diyerek benim içeriğimi veriyorlardı. Benim turist olmadığım gerçeğini bir kenara bırakırsak, bu haberlerle çektiğim videonun ulaştığı yerler bambaşka bir hal aldı. Hemen ertesi gün Kule’nin etrafına Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından güvenlik şeridi çekildi, yazılama yapılan yer temizlenmeye başladı ve tabela koruyucu bir camla kaplandı. Zaten devamında da Galata Kulesi kapsamlı bir restorasyona alındı.”

Bir başka örnek de bir süre önce İstanbul’da özel bir tur teknesinin Karaköy Rıhtımı’na demirlemesi için kıyı şeridinin halka kapatılmasıyla yaşandı. Onun ve başka insanların sosyal medyada paylaştığı videolu mesajlar kısa sürede yayıldı. Büyükşehir ve ilçe belediyeleri kayıtsız kalamadı ve birkaç gün içinde o “çitler” Beyoğlu Belediyesi tarafından kaldırıldı.

FOTO: Yaşar Adanalı
FOTO: Yaşar Adanalı

Nihayetinde bir cep telefonunun yettiği, etki halkası başta belirsiz olsa da büyüme potansiyeli barındıran bir eylemden söz ediyoruz. Adanalı, Twitter ve Instagram dışında uygun içerikler üreterek TikTok’ta da bunu yapıyor, kıyı hakkını hiçe sayan oteller, kaldırım işgalleri gibi kimi kent suçlarını ihbar ediyor. Hızla yayılan ve sonuç alınan paylaşımların yine de bir yanılsamaya yol açmamasından yana. “Kontrole, dezenformasyon ve manipülasyona açık, ‘kamusal-mış gibi’ bir alanda olduğumuzu unutmamalıyız. Dolayısıyla oyunun kurallarını bilmek ve onun kirli taraflarını yeniden üretmediğimizden emin olmak gerekiyor” diyor.

Mekânı tutmanın yolları

Etkili bir dijital kentsel aktivizm için önerileri de var. Paylaşılan videolarda bir anlatıcının varlığını ve meselenin bu anlatıcı tarafından net bir biçimde ortaya konmasının teknik yeterlilikten daha önemli olduğunu düşünüyor:

“Video içerik üretmenin püf noktaları, algoritmanın içeriklerimizi kodlayabileceği bir tematik odak ve bir noktada fark edilmesini ve kitleselleşmesini kolaylaştıracak bir ısrar ve sıklık. Az izlendi, çok izlendi demeden ısrarla odaklandığımız gündemler etrafında video üretmeye devam etmek önemli. TikTok gibi bir mecrada az takipçili bir aktivist bile bir noktada içeriğini viral bir dolaşıma sokabilir. TikTok’ta viral olan bir içerik X’de tekrar paylaşılıp gündem yaratabilir. Karşımızda nasıl işlediğini tam bilmediğimiz, muhtemelen onu geliştirenlerin dahi tam kavrayamadığı algoritmalar var. Algoritmayla haşır neşir olabilmek için güncel trendleri, meme’leri, müzikleri vs. takip etmek gerekiyor. Yani iyi bir video içerik tüketicisi olmadan iyi bir üretici olmak mümkün değil. Kentsel dijital aktivizmin fiziki mekânlar ve yerel topluluklarla bağını iyi kurmuş olması hem gündemdeki konulara enforme bir katkı sunabilmek hem de fikri takip için önemli. Tabii tüm bu önerileri, sosyal medyanın mevcut girdaplarına düşmeden, etik bir çerçeve içinde, rasyonel kamusal alanı besleyecek şekilde değerlendirmek gerekiyor.”

Paylaşımların bir anlatıcısının olması, yani kişinin kentteki kendi derdini öne çıkarması önemli ama bunun bir yanına daha dikkat çekiyor Adanalı, sosyal medyada kimlikle var olmanın potansiyel risklerini, “kendi esenliğimizi” unutmamayı bilhassa salık veriyor.

FOTO: Berge Arabian
FOTO: Berge Arabian

Sosyal medya koca bir kazan, üstelik bir dolu yararsız, kasten manipüle edici mesaj dolu bir kazan. Görünür olmak, sıyrılmak bir mesele olsa da, bunun gereklerini öncelik haline getirmek bu tür dijital aktivizmi kötürüm de kılabilir. Bu anlamda Adanalı’nın önerisi herkesin deneyimini buluşturan toplu bir hesabın gücüne yaslanmaktansa daha fazla kent sakininin/ aktivistin bu maksatlı video içerik üretmesi ve bu tazyikle alanda çalışan kurum ve inisiyatifleri iletişim stratejilerini değiştirmeye yönlendirmek. Bir “etki akademisi” gibi çalışacak, topluluk oluşturma perspektifine sahip programlar böylelikle dijital aktivizmi besler hale gelecek.

İstanbul, Haydarpaşa’da yıllarca süren nöbet, bugün Müze Gazhane’nin var olmasını sağlayan Gazhane Gönüllüleri, temel mesele olan “mekânı tutmayı” hedefleyen kentsel direnişlerden sadece ikisi. Geri alabilmenin çok daha zorlu bir mücadele gerektirmesi nedeniyle kamusal mekânları “tutmak”, özelleştirilmeden, çitlenmeden, kalıcı olarak imara açılmadan koruyabilmenin kritik bir adımı. Kentsel dijital aktivizm Adanalı’ya göre bunu dert edinen inisiyatifler için imkânlar sunuyor. Kişisel sosyal medya aktivizmi de yine mekânı tutmanın, yeri geldiğinde geri talep etmenin başka bir yolu. “Dijital dünyada biz kullanıcılara ait olması gereken alanlara çit çeken platformlarda da alan kaplamak, bu alanın rasyonel tartışmaya açık bir kamuoyu oluşumuna katkıda bulunabilecek bilgiler de barındırması için çalışmak bence aktivizmin bir parçası” diyor Yaşar Adanalı.

  • Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Yeniçağ Gazetesinin editöryal politikasını yansıtmayabilir 
- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
322AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin