Elektrik sürecine girince, epey sevindik. Her alana elektrik ve araçlarıyla bir parçamız haline geliyordu. Arada bir yine de bazılarımız, sohbetlerde olsa da kuşkularımızı da konuşuyorduk. Hayatın her alanına elektriği sokarak, kulandığımız tüm araçları da ayni mekanizmaya bağlamak, ilerde tehlikeler yaşatacağı da kuşkularımıza geliyordu. Her aracın ve kulanılacak gıdanın da ya dondurularak veya pişirilirken dahi elektrikle oluşu, ister istemez, onca bağımlılık bazen şüpelerle geleceğini de konuşma haline olsa da geliyordu. Yine de elektrik yaşamımızın her alanına girdi. Şimdi de arabaları dahi elektrikli olma dönemine hızla geçiyoruz..
Son günlerde iyice elektrikle alakalı sorunları hayhatın her kesiminde değişik vuruşlarla artık net şekilde yaşıyoruz. Elektrik kesintileri, zehirlenmeler, kabarık faturalar ve nicesi günlük sorunla yumağının ta kendisi oldu. Üstelik salt elektrikle kalmayıp, her olguda hayatımızın birçok alanını da direk etkiliyor. Kesinti halinde, sanayinin durması, sıcak veya soğuktan korunamama, dükanların kapanma gerçeği, çalışma yaşamının dondurulması, gıda bozulmaları, işleyen aletlerin nerede ise tümünün durması, kısaca, resmen yaşamda adeta geri çağa gitme noktasına geliyoruz. Fakat, onca ağır sorunlara karşın ne direk nedenler tam konuşuluyor nede nasıl çözümü konusunda tavırlar oluşmaktadır. Ayni sistemin sorunu çözme öneri ile maduriyet edebiyatı içinde sıkışıp kalınıyor.****
Kuzey Kıbrıs yetmişdört sonrası göçe gelenler ve yerleştirilenler ansızın elektrik dünyasında kendilerini buldular. Ne planladılar nede konun hakında net gelecek planları vardı. Ama girilen ganimet döneminin elektrik uygulamaları da hemen başladı. En basitiyle, kimisi öderken, kimisi de ödememe ayrışması oluştu. Yandaşlama ve fırsatlaşma kuralı buraya da hemen girdi. Sonrası mı konunun geleceği tıpkı tüm sistem gibi sırıtmaya başladı. Güneyden alınan elektrik ganimetiyle oluşturulan ayrıcalıklar giderek yayıldı. Taki artık vermeme durumuna gelinceye kadar.
Bu başlangıç dahi bizde elektriğin üretilerek, planlayarak değil ganimet fırsatçılığı ile yandaş paylaşımın kendisi oldu. Devamında da öyle bir elektrik ayrışması oldu ki ödeyip dememe yanına, borçlar silmek, bedava elektrik bağlama yandaş uygulamalarıyla dda hep ayrışma paylaşımcı kural işletildi.
Devamı malum: elektrik güneyden gelmeyince, işler karıştı. Bu defa adeta çıkış aranırken, önerilenin niteliğine bakılmaksızın, sarılındı. Bursanın kabul etmediği ssantral bizde kuruldu. Bilim kesimi uyarduı: santralın hantalığı ve ön bazı ihdiyaçlar tekrarlandı. Fitre takılmasından, denize karşı bazı tetbirler önerildi. Hiçbiri kanul edilmedi. Nede olsa santral kuruluyor ve şimdilik elektrik verilecekti. Öyle ki nifus planlaması dahi hiç konuşturulmadı. Böylesi elektrik sorunu gelişirken, adeta tetikleme adına üstüne yoğun nifus da ekleniyordu. Sorunun yeni atresi yetersizlik ve hantal santral ikileminde yol alınıyor.
Birden Aksa da merbayla adamıza elektrik alanına girdi. Ama kıyaklar hala sürüyordu. Seçim dönemi bedava bağlamalar veya borçların silinmesi normal davranış haline geldi. Yetersizlikler de işaretlenip Aksaya daha geniş mali destekli alan açılıyordu..
Bunlar hep adanın kuzeyindeki elektrik ufkunun nedenli sığ ve kirli olduğunun temel taşlarıydı. Hiçbirzaman, elektrik kamu anlayışıylan işletilmedi, paylaştırılmadı. Arpalıkla ve özeleştirme ikilemiyle hep rant dağıtımı çizgisinde ilerledi. Ahali ise kamu anlayışının kıt, birçoko olumsuzluğa da alıştığı için, göstere göstere gelen tehlikeyi adeta alkış desteklerle karşıladı. Teknecik fitresizliğine karşın, yükselen kirli dumana rağmen, yerleşim bölgede patlıyordu. Kıyaklı Aksa anlaşmaları ise özeleştirme lafazanlıkla destekleniyordu. Bunlar geçmişten bizi günümüze getiren yıoların taşlanmasıydı.***
Bilimsel açıyla sistemsel sorguyla konuyu tamamlayım. Herkes sanki günümüz koşullarıyla konuşuyor. Oda algıların ezberiyle. Hep kamu kötüleme ve özeleştirme ikilemiyle tavır koyuyor. Tabi K. Kıbrıs gibi ilhaklaşma sürecindeki yerlerde de bağlanma noktası da kullanışlı. Sokaktaki protestolar boşuna şu lafı söylemiyor: kaplo ile Türkiyeden elektrik gelsin…
Sizi yine seksen yılına getirecem. Türkiyede de 24 Ocak kararlarıyla alevlenen Neoliberalşme burada da konuşuluyordu. Özelikle Türkiyeden gelen devrimci senpatizan insanlar anlatmaya uğraştı. Bu alanlardan birkaçı su, elektrik idi. Suyun parasallaşacağı, elektriğin de şirketleşeceği deniliyordu. Ozaman önemli kesim “bu burada sökmez” diyordu.
Oysa Neolibraleşmenin temel siyasal dönüşümlerinden biri de özeleştirme idi. Bu ayağın önemli kamusal alanı da vardı. Elektrik, ulaşım ve suydu. Ayrıça sağlık ve eyğitim de sektörleşecek veya metalaştırılıp özeleştirilecekti. Ozaman bu laflar çok anlamsız görülüyordu. Şimdi ise tam aksi, kamusallaşma denilince rüya ve anlamsız denilmesi de tesadüf değildi.
Sermaye daha fazla kar ve alan açma adına yukarda saydıklarım için kendine devir isteniyordu. Buda özeleştirme idi. Hala günümüzde bazı ülkelerde “Güney Kıbrıs ve Malta dahi” kamusal yapılar var ve karda iken yine de dayatma ile resmen özeleştirme sürecine sokuldu. Çünkü konu kar elde etmekti. Kamusal alan ihtiyaç olurken, bunun üzerinden kar sağlamak da gerekirdi. Sermaye Pazar ihdiyacını giderme adına alanlara göz dikti.
Birileri sanki özeleştirme ile kalitenin ve kontrolün artacağı imajınında kulanıyor. Oysa Türkiyedeki son orman yangınlarında da yaşadığımız gibi, bazı alevler bakımsız elektrik hatlarından dolayı çıktığı anlaşıldı. Oysa bizdeki cıyaklı özeleştiriciler bunun olmayacağını söylediler. Bir anlamda özelel verme kriterleri artık pratikle kıyaslandı. Konu halka değil ceplere yönelen dönüşümdür.
K. Kıbrısta kötü olan şu: kamusal anlamlı elektrik yapısın oluşmadı. Arpalık ganimet tipi kuralla işledi. Özeleştirme ise banbaşka hikayedir. Onun için bu koşullarda işlevler ortada. Ama konumlar yoknsayılarak kavram fetişizmi yapmak da anlamsızdır. Bakın onca elektrik sorunu varken, daha fazla rant adıyla arpalık ilkesi ve özel şirket birlikteliği ile kirli yakıt dahi nasıl kulanıldığı dönemden geçmekteyiz. Nifus ise patlıyor. Kirli yakıt makineleri zorluyor, kirli dumanı daha dda kararatıyor, kesintileri artırıyor. Üstüne nifus artışı ile de fazla elektrik ihdiyacı da oluşuyor. Nereden bakarsan bak Niyazi hikayesine döndü. Kirli yakıt kulanımı dahi engelenmezken, bedelini halk ceplerini de birielri dolduruyor. Bu kurallarla işleyen yapı, siyaset de beslenirken, sonuç beklemek de hayal oluyor.