yaklaşımlarÖzkan YıkıcıGörmeme noktasındaki habercilik uygulaması - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Görmeme noktasındaki habercilik uygulaması – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Son günlerimi yarı tatil gibi geçirdim. Lefkoşadan uzak, Küliye yapılanışı gürültüsünden sakin yerlerde bulundum. Sesizliğin tadını çıkardım. Özellikle de bulunduğum yerlerdeki yerel bazı durumların da takipçisi oldum. Karpazdaki UBP kurultayı ile istenen karşılıkları sıkılmadan dinledim. Özellikle bir köydeki taksi Tİ isinleri talebi veya başka bir yerdeki ayrılık olmasın diye örgütlenmesin tek değil iki örgütmüş gibi oluşturlması, bana kurultaydaki nedenli yandaşlama ve kuralsızlığın olduğunu hatırlatan basit yaşanan oldu. Hat da bazı Karpaz köylerindeki kadınların sırf Girneye gidip oy kulanması da bana sürpriz gelmedi. bir anlamda medya algı kulanım ile yaşanan çelişkisini basit halk parti ayarında  tanıklaştım.****

Bunların çoğu yaşanan ve önemli olmadıkça, haber yapılmaz hayat uygulamalarıdır. Zaten bizde görmezden gelme haberciliği oldukça yaygın. Hele sisteme dokunma olunca bu kural çok mükemmel işler. İsterseniz sabah BRT basın özetini izleyin: bazı gazetelerin mahşetlerini hiç okumadan geçerler. Genelde sayfalardaki haberleri verirmiş agıısı olurken, ansızın örneğin Avrupayı okurken resmi çizgi çok güzel yakalanır. Mahşet dahi bazen hiç okunmaz veya okunurken de içeriğinden banbaşka şekle büründürülür. Cuma günü aynen bu pratiği de yaşadım.***

Gelişmeelr arasından bir haber bana düşündürücü geldi: Şener Levent, Türkiyede bir mahkeme tarafından altı ay hapis cezasına çarptırıldı. Bu uygulamaya ayit kişi gazetecidir. Yazdığı makaleler nedeniyle uğruyordu. Üstelik bolca ulanılan iki devletli gerçek de varken! Başka yerde olsa bu kurala raslamazsınız. Hele iki ayrı devlet ekseninde pek olmaz. Örneğin, Almanyada bir bir mahkeme, isviçredeki bir gazeteciği kendine yönelik makalesi nedeniyle yargılayıp hapse koymaz. Ama demek ki yine hayat kanıtlıyor: Türkiye K. Kıbrıs ekseni iki devletli değildir.

Dahası var: burada birçok muhalif parti, basın örgütü var. nedense konu gündemleştirilip sorgulanmadı. Demek ki işler karışık. Aynen, Türkiye medyası da konuya yabancı durdu. Toplamda Türkiye ve K. Kıbrıs gerçeği bu defa basın alanında ve hukukta yaşandı.

Bilmem, lideri de hukukçulukla övülen şahıs bu konuda söyleyecek sözü yokmu: yoksa kapıkulu gibi sırada durmanın göden kaçışında mı kalıyor?****

Şener Levent olayı önemli. Duyarlı oluup olmama bir yana, onun üzerinden K. Kıbrıslıların Türkiyede dilendiği anda yargılanıp hapse girmeleri normalleşmesine doğru gidiyoruz. Tıpkı Türkiyeye sokulmamanın normalleşip giderek de önemsizleşip güncelden kaçırılması gibi. Şeneri beyenip beyenmemenin de ötesinde, böyle bir uygulama iki devlet hukukunda yok. Ayni şekilde idiyaların da ne olduğunu herhalde hatırlama da bahane olmaz. Çünkü Türkiye gerçeği vardır. Devamında da K. Kıbrıs Türkiye gerçeği de yaşanarak daha köklü hale geliyor. Şenerle başlayan Türkiyede yargılanma, ilerde başkalarına da geleceği de kesin. Basın örgütleri durmadan özgürlük ve dayanışma derken, bu konuda şimdiye dek önemli tepki koyamadı. Barolar veya hukukçu liderler de tıs uykusunda. Taki sıra onlara gelinceğe dek.****

Bir başka gelişim de güneyden geldi. Bir yanda tutulklamalar öte yanda yayınlanan liste..   demek ki bazı sıkışmalar var. uzun yıllardır kuzeyde olan mülk talanı ve oluşan rant hep görmezden geliniyordu. Doğrusu elli yıl mülkünden uzak ve artık kaybetme gerçeği, tedirgin yaratması doğaldır. Üstelik aslında uygulamalar hep şu bahaneyle örtülüyordu: görüşmeler olup da çözüm olacak. Onun için sorun yaratmamak gerekiyordu. Birçok adım da bu olguyla geçiştirildi. Ancak, son yeniden el değiştirme ile iyice kağoslanan mülkiyet gerçeği giderek umutsuzluk ve gerilim yaratıyordu. Mülkü kaybetme ile çaresizlik, bazı tetiklemeler yaptırdı. Üstelik olayın bilincine rağmen birçok çevre K. KIbrıstan mülk alma konotmaliği de yaşanıyordu. Bir anlamda yasadışılık resmen yasal etme dayatmasına doğru geliyordu. Dönemeyeceği gerçeği de umutsuzlukla olanakla satma eylimine de dömüştü. Nesil deyişim de başka bir gerçek.

Son yükselen tutumlar, aslında geç kalındı. Birçok kağos kördüğüme dönüştü. Hernekadar mülk sahibi dense de pratikte bu tersten işletildi. Birilerinin de ceplerini doldurdu. Defakto nifus kadar yerleşim şekli de epey yeniden oluşturuldu. Çözme ise zor. Dönüş de olanaksızlığa doğru gidiyor. Bu biriken gerçekler, bir hamle yapma zorunluluğunu da getirdi. Üstelik artık kimse Kıbrısta bildik çözümün de olacağına inanmıyor. Mülkiyet sorunu giderek gündemden düştü. Satma ve yeni nifusla doldurma politikası normal şekilde işliyordu.

Bu gerçeklerle son yükselen sesleri anlarsak, daha olumlu olacak. Belli ki son duyulan bazı el altından satış girişimleri de artık bekleme veya kaybettik, ne kurtarırsak noktası işliyor. Abartı tazmin komisyonu dahi olayı istenilen Kuzey oluşumuna hizmet edemedi. Çünkü ganimet tipi ve rant ile el değiştirme tutumları, artık iyice mülkiye krördüyümü yaratı. Fakat, K. Kıbrısta konu hep “urumculukla” algılandı. Hat da karşı tavırla kapıarın dahi kapatılmasını söyleyen oldu. Koltukçular mı, talimat gelmedikçe pek konuşma niyeti yok. Muhalefet mi, genel yanlışa değil acaba sıra gelirmi havasında. Kimse en basitiyle yasal zemin ve Kıbrıs konusuyla dahi olaya yaklaşma cesaretine giremiyor. Resmen iki alyrı dünyanın sıkışan ve rantı tatan kesimlerin kısgacında sıkışıp kaldı.

Kısaca, haberler önemli. Ama görmezden gelme, kendine göre sansürleme tutumlar olunca, haberler de bazen kendi özünü bazen de tümüyle görmezden gelinme noktasına ne yazık çoktan geldi. Sunduğum iki örnek bunun aynasıdır. İşte onun için kendimi yazma zorunluluğunda tutuyorum.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin