yazılariktibasİngiltere'deki Türkiye ve Kıbrıslı Türk toplumunun görsel arşivi kurtarılmayı bekliyor - Faruk...

İngiltere’deki Türkiye ve Kıbrıslı Türk toplumunun görsel arşivi kurtarılmayı bekliyor – Faruk Eskioğlu

Orjinal yazının kaynağıevrensel.net
diğer yazılar:

Türkiye ve Kuzey Kıbrıs dışında yaşıyorsanız azınlık toplum tarihinizin görsel arşivcileri fotoğrafçı ve gazetecilerdir… Köklerinizin olduğu ülke binbir dertle uğraştığından sıranın size, üstelik arşivinize gelmesi mucize sayılır. İçinde yaşadığınız ülke ise en son sizi umursayacaktır. Eh, o halde geriye toplumdaki kurum ve kuruluşlar ile üyelerinin kendi göbeğini kendi kesmesi kalıyor… Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’ın diplomat ya da temsilcilerinin her geçen gün heyelana uğrayan toplum arşivini derlemek ya da sözlü tarih çalışmasına önayak olmak gibi bir görevi şimdiye kadar akıl edebildiklerini söyleyemeyiz. Toplum içinde faaliyet gösteren (Yunus Emre gibi) bazı resmi kuruluşlar ve bağımsız derneklere görev düşüyor. Londra özelini konuşursak bu ana kadar kendisine toplum arşivini misyon edecek bir babayiğide rastlanmadı. Kişisel arşivlerin değerlenmesinde de fotoğrafçılar ve gazetecilerin kıymeti bilinmediği için onların yıllarca biriktirdiği ya da ürettiklerinin göz göre göre yok olduğunu söyleyebiliriz.

Kıbrıslı toplum geçtiğimiz günlerde büyük bir heyelan daha yaşadı. Londra’daki nüfusu 500 bine dayanan toplumda yarım asırdır fotoğrafçılık yapan Özden Ediz, 12 Ağustos’ta yaşamını yitirdi… Kıbrıs kökenli Ediz yalnız, sakin ve mütevazı bir yaşam sürdü. Boynundan hiç çıkarmadığı fotoğraf makinesi ve simsiyah saçlarıyla iyi bir görsel belgeselci olarak arşivini öksüz bırakarak göçtü. “Öksüz” diyorum çünkü alt yazısı olmayan tarihi fotoğrafların bir değeri yoktur artık. Nâzım’dan esinlenerek, “Özden Ediz Londra’da bir ceviz ağacıydı. Ne Kuzey Kıbrıs farkındaydı ne de Londra’daki Kıbrıslı toplum” diyebiliriz. Umarım Özden Ediz’in (varsa) mirasçıları o fotoğrafların kıymetini bilir.  Özden Ediz, kendisiyle yaptığım bir söyleşide 1970’te geldiği Londra’da fotoğraf ve bilgisayar eğitimi aldığını söylemişti. Türkiye ve Kıbrıs’tan İngiltere’ye 150 yıllık göç serüvenini anlattığım Londra’da Bizim’Kiler kitabını hazırlarken 1970’lerde toplum ve iş yerlerine ilişkin fotoğraflarını telif karşılığında kullanmama izin vermişti. Telifi ise para yerine siyah beyaz film negatiflerini tarayacak makineydi.

Yıllar öncesinde başkonsolosluk ve temsilcilik yetkilileri ile İngiltere Kıbrıs Türk Dernekleri Konseyi başkanına, Özden Ediz ve Salih Adalıer’in fotoğraflarının gün yüzüne çıkması için kendi adlarına kitap yapılması ve sergi açılmasına önayak olunmasını önermiştim. Böylece hem toplum arşivi yaratılacak hem de bu iki değerli isim yaşarken onurlandırılmış olacaktı. Vizyonsuz yöneticiler dinleyip “A, ne iyi olur” deyip geçiştirdiler.

ADALIER’İN ARŞİVİ DE KURTARILMAYI BEKLİYOR

Bir diğer fotoğraf gönüllüsü Salih Adalıer’i de 2019’da yitirmiştik. Adalıer yarım asırlık toplum tarihimizi fotoğraf makinesiyle belgeleyen ilk foto muhabirlerinden ve National Union of Journalism’in (NUJ) de bilinen en eski Türk üyesi sayılıyordu. Adalıer, Piccadilly’de 1960’ta açtığı “Salih Foto Stüdyo”da 1975’e kadar çalışmış, daha sonra Green Lanes’te açtığı “Kıbrıs Studios” da 2014’e kadar hizmet vermişti. 1953’te çiçeği burnunda bir fotoğrafçı olarak geldiği Londra’da toplumun son yarım asırlık tarihinin de tanığı olan Adalıer 1956’da Oxford Street’te tesadüfen tanığı olduğu bir kavganın fotoğraflarını Daily Mirror’a yüklü bir paraya satınca, profesyonel foto muhabirliğine adım attığını anlatmıştı.

“Adalıer’in fotoğraflarının yarım asırlık toplum tarihine tanıklık eden paha biçilmez bir değer” olduğunu söyleyebilirim. Adalıer son günlerini geçirdiği Kuzey Kıbrıs’taki Mehmetçik köyünde toprağa verildi. 2023’teki Kuzey Kıbrıs gezimde Adalıer’in en yakını olan yeğenlerini ziyaret etmiştim. Dayılarının arşivinin kendilerinde olduğunu belirtip gözleri gibi koruduklarını söylediler. Onlara özellikle eski fotoğrafların kimyasal bileşenlerden oluştuğu için süreç içinde kullanılmaz hale gelebileceğini, rutubet gibi hava koşullarından kolay etkilenebileceğini ayrıca o eski fotoğraftakileri tanıyıp alt yazısı yazabilecek yaşlı Kıbrıslıların sayısının her geçen gün azaldığını vurgulayıp bir an önce “toplumsal değeri” olan arşivi değerlendirmelerini rica ettim. Hatta ihtiyaç duymaları durumunda Londra’dan “sponsor” bulmaları için yardımcı olabileceğimi söyledim. Yeğenlerle vedalaşırken sözlerimin havada kaldığını düşündüm.

TEK KURUMSAL ARŞİV DEPODA ÇÜRÜYOR

Londra’daki Kıbrıslı toplumun en büyük kurumsal arşivi ise Avrupa’nın en eski Türk Derneği Kıbrıs Türk Cemiyetindeydi (KTC). İlk adı Kıbrıs Türk Kulübü olan KTC, Kıbrıs’ta Türklerin var olma kavgasına Londra’dan omuz vermesinin yanı sıra toplumun göçmenlikten kaynaklı sorunlarını çözmeye çalışan ilk Türk derneği sayılıyor. 1951’de kurulan ve salgından hemen önce de dağılan KTC’nin paha biçilmez toplum arşivi ne yazık ki yağmalandı. Kendisini “araştırmacı” diye tanıtanların evlerinde KTC arşivinden orijinal fotoğraflar bulunacaktır. Geriye kalan arşiv de, KKTC’deki evkafın (mal müdürlüğü) KTC’nin Oxford Street’teki binasını tahliye etmesi sırasında “heder” olmasın diye Kıbrıslı bir iş adamının deposuna kaldırıldı.

Kuzey Kıbrıs’taki Kültür Dairesi, Ediz ve Adlıer ile KTC’nin arşivini kurtarabilir. Bunun için küçük bir çalışma yapmaları yeterli olacaktır. Ne yazık ki bu konuda zamanla yarışıldığını da eklemeliyim. Bu konunun takipçisi olacağım.

TÜRK TOPLUMUNUN EN ÖNEMLİ FOTOĞRAF ARŞİVİ YOK OLDU

İngiltere’de arşiv konusunda Kıbrıslı toplum kadar Türkiyeli toplum da bahtsız… Londra Hürriyet’te 1990’larda ve 2003-04 aralarında çalışmıştım. Gazete toplumun en büyük fotoğraf arşivine sahipti. Bu süreçte gönüllü olarak bütün fotoğrafların kimliğini çıkartıp dijital ve klasik arşivlemeyi başarmıştım. Öyle ya bir gazeteci çağının tanığıdır ve tanıklığını gelecek kuşaklara en doğru ve en yalın olarak aktarmalıdır. Arşivde neler yoktu ki? 1960’dan bu yana Londra’daki ahvalimiz, ilk göçmenler, Wimpy Grevi, tekstil işçileri, eşit işe eşit ücret kavgasındaki kadınlar, ilk dernek toplantıları, ilticacıların ve Kürtlerin çilesi, öğrenci ve AuPair’lerin serüveni, saunalara düşürülen öğrenci kızlar, sokak protestoları, işgaller, Türk ve Kıbrıslı politikacılar, toplumun lokomotif yüzleri, ilk tekstil fabrikaları, ilk kebapçılar, ilk konserler, ilk kurumlar…

“Londra’da Bizim’Kiler”i yazarken kendi düzenlediğim Londra Hürriyet arşivinden de yararlanmak istedim, dönemin Hürriyet Temsilcisi Gazeteci Faruk Zabcı izin vermedi. “O kuşak öyleydi” deyip kendimi teselli ettim. Birkaç yıl önce dijital arşivin yok olduğunu, klasik arşivin de evde yer olmadığı için çöpe atıldığını öğrendim. İçim cız etti! “Kıbrıslı toplumun fotoğraf arşivinin hâlâ kurtarılma şansı var” diyorum. İçimiz daha çok cız etmeden haydi göreve!

  • Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Yeniçağ Gazetesinin editöryal politikasını yansıtmayabilir 
- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin