Buda siyasal mesaj bakımından netdir. Fakat, odenli acemice konuldu ki demeğin gitsin. Örneğin Türkiyenin güneydoğu şehri adı deniz kıyısındaki sınırda Mardin olarak konuldu. Bu dahi nedenli siyasal hedef ve düşüncesiz olma ikilemini karşımıza getirmeye yetiyor.
****
Önceki yazımda da yazdım: çatışma sonrası görüşmeler ve anlaşma yapıldı. Nedense gündemde konuşulmama gibi önemli gerçek vardı. Köylerini boşaltan veya yenilip Erenköye çekilen köylere dömüş olayı konuşturulmadı. Masada olup olmadığı dahi sorgulanmadı. Nitekim daha sonra Atmışyedi sonrası yumuşama nedeniyle Bozdağ ve Mansuralı köylülerin bir kısmı köylerine gitmek istese de izin verilmedi. Buda konuşturulmayan önemli konudur. Zaten anlaşmayı da pek bilen yoık…
Gelelim daha geniş duruma: Batı Dİlirga çok dar bir alandı. Fakat, Kıbrıs durumuna etki yapacak derecede bir çatışma yaşandı. Türkiy7eden öğrenciler taşınırken, Yunanistan askereri dde dahil oldu. En son Türkiye uçakları ve Yunanistan jetleri de çatışmanın içine girdi. Bunlar dahi bütünsel vurgulanmaz.
***
Konunun Kıbrıs ve sistemsel ayağı da var. Batı Dilirga sürecinde gelişmeler olurken, sonuçta çatışmanın Kıbrıs ekseninde etkisi olacak kıvamına gelirken, başka gerçekler de vardı. Örneğin, Batı Dİlirgada gerilim ve yyığınaklar artarken, Kıbrıs konusunda uluslararası tartışmalarda Açerson planı vardı. Daha da düşündürücüsü
Türkiyenin kabul etmesi ve Makariyosun ret etmesi nedeniyle Kıbrısta darbenin dahi düşünülmesiydi. Yirmibeş Temuz Makariyos Açerson planını resmen ret ederken, bir Ağustosta Denktaş ve Vuruşkan Erenköye çıkıyordu. Görüldüğü gibi, yaşananlar salt Dilirga eksenli değildir. Ayni şekilde uçakların müdahalesi döneminde Kruşçevin Consona yaptığı sert durum da bazı yeni hamleleri de engelediği tahmin ediliyor.
Zaten, batı sisteminde, garantörlü adada böylesi çatışma da olunca, dar yöre değil geniş müdahalelerle konu yeniden dondurtuldu. Ama sonuçta çok katılımlı bir yakın tarih yaşandı.
****
Sadece yukardananlatığım birkaç örnek bize öyle anlatı hamasetinin olmadığını anlatmaya yetiyor. Ama konu giderek zaten içi boşaltırıp, adet yerini bulsun aşmasına sokuldu. Üstelik Sekiz Ağustos sonrası Erenköy yolu rumlara hiç açılmadı. Hat da bugünlerde yine sınır kapısı tartışmalarında da konuşuluyor. Zaman zaman Yetmişdört öncesi Makariyos çıkardığı Kıbrıs haritalarında Erenköyü yok sayıyordu. Bir anlamda bu Sekiz Ağustos gelecek KIbrısın bir provası gibi oldu.
****
Aradan yıllar geçti. Yeni bir Sekiz Ağustos kutlaması oldu. Konuşanlar konuyu nedenli biliyor, kuşkulu. Hele Marsilyalının bence hiç haberi yok. Ama hamaset ve kahramanlık mitlemeler gaz vermeye, günü kurtarmaya yetiyor. Ersin tatar ise uçmaya devam ediyor. Tıpkı maliye bakanıyken ekonomiyi uçurduğu gibi. Konuşulan Dilirga konusu yaşananla hiç alakası yok. Kimi anılarla kimi de kendine göre yontarak yazılan tarih ise genel siyasal tarih değerlendirmelerinden çok kopuk. Bir hamasi güncel resmi tarih masalıyla gün geçiştirildi.
Sonrası mı: Reşat Akar soruyor: neden tarihimiz bilinmiyor diye. Oysa oda eksik. Bence resmi tarih da bilimsel tarih değildir. Hamasi ve mitliklerle kendimizi kahraman veya madur olarak ilan etmek kurtuluş değildir. Önemsizleştirme veya yanlansürdürme bir gün gelir bu boşaltma günün de önemsizleştirilmesini, önemsizleştirmeyi de getirir.
En azından Açerson imzası ve Dilirga olaylarını yanyana koyunca. nasılnKıbrıs yanıtından sistemin devletl3r bloklarını anlamamıza epey katgı yapacaktır. Hem Açerson planını onaylama hem de kurtarıcınolma nasıl bir şey sorgusunu çoktan yaratması gerekirdi.