Rusya’nın Avrupa pazarına tedarik ettiği gazın yüzde 80 oranında düşmesi alternatif arayışını hızlandırdı. Dahası Avrupa’nın Rusya için doğal gazın yanında petrol ve kömür ihracatında önemli bir pazar olması ve buradan dışlanma beraberinde yalnızca prestij kaybı değil, ciddi bir ekonomik sorun yumağı da getirdi. Tam da bu nedenle Rusya’nın yönünü çevirdiği Doğu, özellikle Çin bu anlamda toptan bir kurtuluş değilse de alınan yarayı hafifletmek açısından önemli bir adres. Bu hafta özellikle Putin’in Mayıs 2024’teki Çin gezisinde yeniden gündeme gelen Sibirya’nın Gücü II projesi uyarınca Rusya-Çin doğal gaz ilişkilerine mercek tutacağız.
TEDARİKÇİLERİN YARIŞTIĞI ADRES: ÇİN DOĞAL GAZ PİYASASI
Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi, Çin’de çarkların dönmesi için enerji olmazsa olmaz Pekin ne kadar kendi kaynaklarını maksimum düzeyde kullanmaya odaklanıyor olsa da hali hazırda içerideki üretimin maliyeti ile ithalat arasındaki makas, kaynakların üretimi için gereken zaman ithalata yönelmeyi artıyor. 2023’te yıllık doğal gaz tüketimi 400 milyar metreküp (bcm) civarında olan bu ekonomik devde çarkları döndüren gazın 170 bcm’ime yakını LNG ve boru hatları üzerinden ithal edildi. LNG cephesine bakıldığında geçtiğimiz yıl Çin’in 71.42 milyon ton LNG ithal ettiği görünüyor. Her ne kadar bu 2021’deki 79 milyon ton rekorun gerisinde kalsa da önceki yıla göre yüzde 12’lik artış gözden kaçırılmamalı. Örneğin Çin, bu ithalatla Japonya’yı geride bırakarak dünyanın en büyük LNG ithalatçısı konumuna geldi. Çin’in LNG alımı için yeni sözleşmeler imzalaması, ek kapasite geliştirmesi LNG üreten ülkelerin Çin pazarından pay almak için rekabette el yükseltmesi anlamına geliyor. Bu pazarda köşe başlarını tutansa Katar, Avustralya, Rusya ve ABD.
Çin’e boru hatlarıyla da gaz akışı sağlanıyor, burada yine Rusya, Sibirya’nın Gücü boru hattıyla Çin piyasasına ulaşıyor. Ancak Rusya, Sibirya’nın Gücü II Projesi’yle buradaki varlığını perçinlemek istiyor. Peki doğal gaz devi Rusya’nın Çin yollarına revan olmasının arka planında ne var?
RUSYA-ÇİN GAZ İLİŞKİLERİ: BATI’YA VERİLEN YALNIZ DEĞİLİM MESAJI
Rusya’nın Çin ile doğal gaz görüşmeleri 2006’ya kadar uzanıyor. Ancak söz konusu dönemde Gazprom’un Avrupa pazarındaki gücü, Rusya’nın LNG’de Japonya ve Güney Kore’de kendine alan açması, Çin’in indirimli gaz taleplerini askıya almasına neden olmuştu. Enerji ilişkileri pek çok tedarikçi için ekonomik kazancın yanında jeopolitik olarak da gücünü gösterme araçlarından biri. Söz konusu Rusya ise bunun altı daha da kalın çizilmeli. Rusya’nın Eski Sovyet Cumhuriyetleri’yle indirimli gaza karşı oluşturduğu siyasal avantajlar bu durumun örneklerinden birini sunarken Çin ikinci örnek olma özelliği taşıyor. 2009-2014 arasında Gazprom ile Çin arasında fiyat konusuna takıldığı için tıkanan doğal gaz görüşmeleri, 2014’te Rusya’nın Kırım’ı ilhakı ve peşi sıra gelen yaptırımlar sonrasında hızla anlaşmayla noktalandı. Üstelik Rusya Avrupa’ya 400 dolar/1000 metreküp hesabının altında 240-260 dolar/1000 metreküp olacak şeklindeki fiyatı kabul etti. Açıktır ki Gazprom’un muhasebesindeki hesapla Kremlin’in “Dışlansam da yalnız değilim” mesajı arasında tercih yapılmış ve Kremlin galip gelmişti. Halihazırda Rusya geçtiğimiz yıl 22 bcm civarında gazı bu anlaşma uyarınca inşa edilen Sibirya’nın Gücü Hattı’yla Çin’e aktardı. Hattın yıllık 38 bcm olan tam kapasitesine 2025’te ulaşması bekleniyor.
Sibirya’nın Gücü’nün yanı sıra Rusya ile Çin 2022’de Uzak Doğu Hattı’nın inşasına karar verdi. 2027’de aktif olması beklenen hatla Rusya yıllık 10 bcm gazı Çin’e taşıyacak. İşte bu noktada Rusya’dan Çin’e yeni bir öneri götürüldü. Sibirya’nın Gücü II adı verilen bir hatla Rusya’dan Çin’e yıllık 50 bcm daha gazın aktarılması hedefleniyor. Geçtiğimiz hafta altını çizdiğimiz üzere Rusya LNG yatırımlarını artırsa da boru hatlarını bir kenara bırakmış değil, Çin’e götürülen bu teklif bunun örneği. Peki Rusya’nın teklifinin arka planında ne yatıyor?
RUSYA: AKMASA DA DAMLASIN GAZPROM PAZARSIZ KALMASIN
Sibirya’nın Gücü II projesi , tıpkı Sibirya’nın Gücü I gibi Rusya’nın Avrupa’da elde ettiği kazancın benzerini garanti etmediği bir proje olacak. Dahası şu anda konuşulan fiyatın altında bir fiyattan gazı satmak durumunda kalacağı da iddia edilebilir. Bu ekonomik kayba rağmen Rusya’nın projeyi gündeme getirmesininse iki gerekçesi var. İlk olarak Gazprom’un Avrupa pazarındaki gücünü kaybetmesiyle beraber, geçtiğimiz yıl ettiği zararın 7 milyar dolara dayanması. Hala bütçede petrolün ağırlığı gazdaki kaybı dengeliyor olsa da petrol fiyatlarında yaşanacak bir şok Rusya bütçesinde daha ciddi bir açığı tetikleyebilir. Bu nedenle Rusya, Avrupa’ya sattığı fiyatın çok altında bir fiyata Çin’e gaz satmayı göze alıyor, zira “az gelir hiç gelirden evladır” diyor. Hattın inşasının ekonomi açısından bir diğer getirisi, özellikle Ukrayna Savaşı’yla beraber devletin geçtiği savaş ekonomisi modelinde büyük projelerle istihdam ve gelir yaratma stratejisi. Böylesine büyük bir hattın inşasında Rus çelik üreticilerinden işçilerine, taşeron firmalarından güvenlik hizmetlerine hatırı sayılır alanda ve sayıda istihdam sağlanmış olacak.
Jeopolitik açıdansa Rusya, Çin ile bağlarını güçlendirdiği gibi Batı’ya yaptırımlara rağmen ayakta kaldığı ve yalnız olmadığı mesajını verebilecek. Peki Çin cephesinde durum nasıl?
PEKİN: KİM FAZLA GAZ İSTEMEZ Kİ AMA ACELEYE GEREK YOK
Çin’in yıllık doğal gaz üretim ve tüketim rakamları dikkate alındığında 2030’da daha fazla gaz tedarik etmesi gerektiği görülüyor. Bununla beraber Pekin’in Katar’dan (uzun vadeli), Avustralya’ya, ABD’den Türkmenistan’a uzanacak şekilde hem LNG hem de boru hatları üzerinden tedarikçi çeşitliliği mevcut. Kendi üretiminde bir yavaşlama olması durumunda dahi Çin ne kadar açık yaşayacağını şimdiden kestiremiyor. Bunun yanında şayet bu projeyi de kabul ederse Rusya’dan tedarik edeceği gaz 2030’da 98 bcm’e çıkacak. Bir başka anlatımla Rusya’nın Çin pazarındaki payı aşırı büyüyecek, buysa Çin’in enerji güvenliği açısından sakıncalı bulduğu bir durum. Tek bir tedarikçiye bu kadar bağlanmak her ülke gibi Çin için de riskli. Üstelik Çin’in LNG için hem uzun hem de kısa vadeli kontratları var. Gerektiğinde spot piyasadan da gaz alabiliyor. Bu imkanlarsa bazen daha ucuza gaz tedarik etme imkanı sağlamasının yanında gazın başka ülkelere yeniden satışını da kolaylaştırıyor. Geçtiğimiz yıl Çin’den Güney Kore’ye yeniden satılan LNG buna örnek verilebilir. Ancak bir faktör var ki Çin’in LNG avantajına rağmen Rusya’ya “Teşekkür ederim, benim gazım bana yeter” demesine engel oluyor: ABD.
ABD ile Çin arasında gaz tedarik anlaşmaları Trump döneminde başladı. Nihayetinde ABD bugün Çin pazarındaki en büyük tedarikçiler arasında yer alıyor. Ancak Çin’in ekonomik yükselişine eklediği siyasi hamleler ABD’de tedirginlik yaratıyor. Bunun kanıtlarından biri de Ocak ve Şubat 2024’te ABD Enerji Bakanlığı’nın Çin ile yeniden uzun vadeli LNG kontratı yapılmasını durdurması. Yürürlükteki kontratlara bir söz söylenmese de, yenilerinin askıya alınması, bu ihtimalin açıktan dile getirilmesi Çin için endişe kaynağı. Dahası aynı dönemde bazı ABD’li senatörlerin yalnızca ABD değil, ABD müttefiklerinin de Çin’e LNG tedarikinde dikkatli olması gerektiği uyarısı endişeyi artırıyor, zira Çin’e en fazla LNG transfer eden iki tedarikçisi Katar ve Avustralya ABD’nin müttefiki. Çin, Rusya’ya yaptırımlar silsilesinde kural, kaide ve sözleşmelerin çok umursanmadığını not etmişti. Şimdiyse başkanlık seçimi sonrasında kendisine böyle bir örtük yasak gelmesi ihtimalini hesaba katmak durumunda. İşte bu ihtimal, çok sıcak bakmasa da Pekin’in Sibirya’nın Gücü II projesine kapıyı tam kapatmasına engel oluyor. Rusya’nın içinde bulunduğu zor durumu da gözeterek, acele etmeden hem seçimlerden ne çıkacağını hem Rusya’dan belki bu konjonktürde daha uygun fiyata gaz alıp alamayacağını tartıyor.