iktibasKıvanç Eliaçık‘Öz yurdunda parya’ - Kıvanç Eliaçık

‘Öz yurdunda parya’ – Kıvanç Eliaçık

Orjinal yazının kaynağıilketv.com.tr
diğer yazılar:

7 Ekim’in ardından, İsrail’de istihdam edilen Filistinli işçilerin çalışma izinleri iptal edildi. Bu karar, Batı Şeria’da 160 bini kayıtlı 50 bini kayıt dışı emekçiyi işsiz bırakarak toplam işgücünün %20’sini etkiledi. 20 bin Gazzeli de benzer şekilde mağdur oldu. Aileler hesaba katıldığında yaklaşık 1 milyon kişi gelir kaynaklarını kaybetti.

İsrail, ortaya çıkan işgücü açığını kapatmak için Asya’dan “işçi ithalatı” gibi alternatifler planlasa da Filistinli işçilerin yerini doldurmanın kolay olmadığı kısa sürede anlaşıldı. Bir yandan da güvenlik birimleri Batı Şeria’daki kitlesel işsizliğin bir ‘patlama’ya yol açacağına dair uyarılar yaptı. İsrail Meclisi, yeniden istihdamı tartışmaya başladı bile…

Filistinli işçilerin İsrail’de çalışması, Oslo Anlaşmaları kapsamında iki komşu ülke arasında işgücü hareketliliği olarak tanımlanıyor. “İşgücü hareketliliği” söylemi çoğu zaman patronlar lehine işleyen bir neo-liberal masal. Ama bu durum, Filistin’de aynı zamanda yerleşimci sömürgeciliğin bir yansıması… Kısıtlı istihdam imkânlarına sahip olan, coğrafi ve sosyal olarak tecrit edilmiş bir ekonomiden bahsederken bu olguya “emeğin serbest dolaşımı” veya “insan kaynakları yönetişimi” diyemeyiz.

Siyonizm, 1940’lardan itibaren, demografiyi yerleşimciler lehine değiştirmek için ekonomiyi de fethetmeyi hedefledi. Bunu kibutzlarla ve Yahudilerin işe alımını teşvik ederek başardı. Üstelik sendikalar aracılığıyla Arapların işten çıkarılmasını hızlandırdı. Yine de “yerleşimci sömürgecilik” Filistinli işgücünü tamamen ortadan kaldırmadı. Onları düşük ücretlerle ve kötü işlerde çalıştırmaya devam etti.

70’li ve 80’li yıllarda Filistin işgücünün üçte biri İsrail’de istihdam edilir hale geldi. Ama intifadalar, boykotlar ve siyasi grevler İsrail ekonomisini etkileyen bir güce erişti. Böyle zamanlarda Doğu Asya’ya ve abluka altındaki Gazze’ye doğru genişleyen işe alımlar yapıldı.

Son on yılda Filistin ekonomisinin bütünüyle iflas etmesi, kitlesel işsizlik ve nüfusun yoksullaşması Filistinlileri İsrail ekonomisi için “sürekli geçici” ucuz işgücü kaynağı haline getirdi. Filistinli işçilerin ortalama ücretleri piyasadaki olağan maaşlarının yarısına denk geliyor. Filistinliler çoğunlukla inşaat, tarım ve turizm gibi işlerde istihdam edilse de son yıllarda sağlık, mühendislik ve teknoloji gibi alanlarda istihdam edilen “kalifiye” çalışanların sayısı artıyor.

İsrail’de istihdam bir denetim ve tahakküm aracı haline gelmiş durumda. Son yıllarda ordu, Filistinli işgücünü denetlemek için elektronik bir sistem geliştirdi. Bunu sadece ekonomik gereksinimleri karşılamak için değil, aynı zamanda “güvenlik” ve “istihbarat” gibi ihtiyaçlarla yaptı. Geçiş noktaları, özel kapılar ve dijital veri tabanı gibi altyapılar inşa edildi.

2016’dan itibaren iş başvurularını elektronik bir platform üzerinden yapma zorunluluğu geldi. Bu platform kişisel bilgileri detaylarıyla saklıyor ve özel bir güvenlik soruşturması içeriyor. Güvenlik birimleri veya patronlar çalışma izinlerini istedikleri zaman iptal edebiliyor. Sendika üyeliği veya siyasi faaliyetler işten atılma gerekçesi olarak kullanılıyor. Bu kısıtlamalar aile üyelerini hatta komşuları da kapsıyor.

ILO’ya göre kötü ve tehlikeli çalışma koşulları ve sosyal güvence eksikliği açısından dünyanın en tehlikeli oranları Filistin’de gözlemleniyor. Tehlike işyeriyle sınırlı değil. Ev ve iş arasındaki seyahatler, askeri kontrol noktalarında uzun beklemeler veya yerleşimcilerle yaşanan gerginliklerle kesintiye uğruyor.

Mevcut denetim sistemine paralel olarak alternatif yollar da ortaya çıkmış durumda. Aracılar, maaşların yaklaşık üçte biri kadar, komisyon karşılığında güvenlik sistemini atlatıp iş bulmaya yardımcı oluyor. Bu şekilde iş bulabilen 50.000 kişi güvencesiz koşullarda çalışıyor. Aralarında çocukların da olduğu bu kesim uzun saatler çalışıyor ve tatil yapamıyor.

7 Ekim’de ve takip eden günlerde Gazze’den ve Batı Şeria’dan İsrail kentlerine çalışmaya giden binlerce işçi “savaşçı” oldukları iddiasıyla gözaltına alındı. Pek çoğu hala eve dönemedi. Savaş tüm şiddetiyle devam ederken ekmek kavgası da böyle sürüp gidiyor. Filistin işçi sınıfının bu kesimleri ne göçmen ne gurbetçi ama kendi toprağında kaçak işçi olarak çalışıyor.

Öz yurdunda garip, öz vatanında parya! / Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Batı Şeria!..

  • Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Yeniçağ Gazetesinin editöryal politikasını yansıtmayabilir 
- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
360AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin