yaklaşımlarÖzkan YıkıcıŞimşek çaktı, Kıbrısta fazla karşılık sohbetine giremedi! - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Şimşek çaktı, Kıbrısta fazla karşılık sohbetine giremedi! – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Son günlerde yine T..l. tepetaklak. Dövizler yeniden fırladı lafı aslında yanlış. Düşen T.L. gerçeğini hyok saymanın bahanesi halindedir. Doğal olarak Türkiyenin de ilhaklaşma sömürgesi K. Kıbrısta da direk yansıdı. Yansı da  yine olduğu gibi konuşulmadı. Döviz yükselemesi denilip hesaplar ve maduriyetler birbirini kovalarcasına yarıştı. Zamlar açıklanmadan etiketlere çoktan konuldu. Olayı eleştirmesi gereken başta mmuhalefet ise salt “hükümet tetbiriyle” sınırlı kaldı. Nedeolsa sırada bekliyorlar. Ama hayat gerçekelrini yeniden keskin bıçak gibi vurdu. Türkiyedeki ekonomik gerçeklik ve K. Kıbrısın geldiği noktayı ekonomik alanda da direk yaşatarak sundu.

****

Hafta sonuna doğru Türkiyede bir haber dolaşıma sokuldu: “Şimşek görevden alındı veya istifa etti” denildi. Haberin doğruluğu yanlışlığı daha anlaşılmadan, para piyasası ateşlendi. Adeta şimşek çakıp gökyüzünden boşalan dolu şeklindeki yyağmurdu. Oysa TC devlet yetkilileri “ekonominin iyi olduğu” demeçlerini başta kendi yandaş medayalarında gürleyerek açıklıyorlardı. Bir anda TC ekonomisinin kırılgan gerçeğini anlayana hatırlatıyordu.

Sonradan peşpeşe gelen açıklamalarla Şimşeğin görevde olduğu belirtiliyordu. Haberinn yalan olduğu ısrarla açıklanıyordu. Ama birkez Şimşek çaktı. Yağmurlar dolu gibi yağıyordu. Zaten bu döviz yağmurunu tetikleyecek bulutlar çoktan yeryüzünü doldurduydu. Boşalacak fırsat arııyordu. Aynen K. Kıbrısa da ayni yağış düştü. Fakat tesadüfe bakın, hafta sonuna geldiydi. Yaşamda yansımasına karşın haberlerde fazla yer bulmadı. Hele Türkiye yaşananı ve ekonomik gerçekliğin çok uzağından dolaşılarak yine sıyrılma havası estirildi. Nede olsa muhalefet de tatilde. Yönetim ise başka dünyalarda üstelik ekonomi nin de iyi olduğunu belirtip “müjdeler” veriyordu. Nede olsa yutan çok, gerçeklerden uzak durma kültürü yerini çoktan aldı..

Hafta sonu yaşanan Şimşek olayı, ekonomide yağışlı ve fırtınalı bir para uçuşmaları da yaratı. Net olan, Türkiye ekonomisinin nerede olduğunun yeniden anlatımı idi. Odenli kırılgandı ki bir haber daha kanıtlanmadan, ekonomi ateşlenmeye yetip artıyordu. Ama çaresi vardı: rakamlarla oynayıp, yalan söylemesinin de zemini hazırdı. Bunu zaten ilerde yayınlanacakneflasyon gibi açıklamalarda mutlaka yaşayacağız.

Ekonomik kırılganlık da önemli genel taployu da gösterdi. Türkiye tipi ülkelerde “Brezilya” gibi yerlerde paraları yükselip rakamlarla açıklanırken, Türkiyede düşüyordu. T.L. istikrarsızlığının aynası olduyordu bir yalan istifa açıklama dolaşınmı.. halbuki ısrarla Şimşek prokramı dneiliyordu. Hat da ana muhalefet CHP kesimi de bu prokramı desteklehyenlerle doluydu. Hep unutulan ekonomik gerçeklerdir. Üstelik yaklaşık kırkdört yıl gibi önemli deneyim vardı. Ayni yoldan defalarca geçildi. Bu işin bir tarafı.

İkinci tarafı da şu: Şimşek prokramı ilk değildi. Ayni zamanda bu prokram senelerdir uygulanıyordu. Devamında ilgili prokram sermaye lehine kar endeksliydi. Zaten Türkiye bu konuda oldukça zengin deneyimnlerle bedel ödeti. Başta 12 Eylül darbesinin de temel siyasal nedenlerinden biriydi. 24 Ocak seksen kararıyla girilen bu Neoliebral süreç, günümüze dek uygulandı. Ama sonuç kimisi servetine servet katarken, önemli kesim de yoksulaşmanın dibine doğru yolandı. İMF prokramı diye hep bunlar anıldı. Bazen İMF denetimli bazen de İMF denetimsiz hayat içinde yaşatıldı. Bedeler ödendi. Konu hep para piyasası ile sınırlandırıldı. Eflasyon hep temel sorun gibi algılatıldı. Finans kapital merkezli politik kurumsallaşma oluşturuldu. Uluslararası sermaye merkezli kurallar işletildi. Ama konular çözülmedi. Yeni yüklerle daha yoksul ve dengesiz noktaya gelindi.

Önemmli bir olguyu hatırlatalım: ilgili prokram seksende uygulanmaya başlarken, resmen Neoliberal geçişin başlangıcıydı. Günümüzde yaşananlar ise artık Neoliberalizmin miyadını doldurup, sıkışılann koşullarda olmaktadır. Bu fark dahi gözden kaçırılıuyor.

Şimşek gelirken hep umut ponpalandı. Bu arada iş yalakalık olunca, burada da bazı ekonomislerimiz de ezberi tekrarladı. Oysa Şimşekin prokramı malumdu. Temel görevi ise öncelikle dıştan para çekip döviz açığını kapatmaktı. Nasıl olursa olsun hedef buydu. Borçlar hikayesi de söylenmese de önemliydi. Borçlar yaygındı ve ödeme şekli de dövizdi. Türkiye eflasyonla mücadeleyi de kısaca alışılan “kemerleri sıkmaydı”. Talepleri azaltarak ve ötekiesrümanlarla eflasyonu  düşeceği inancı hep vardı. Ama özellikle Türkiye konumunda bu başarılamadı. İtalata bağlı, rantiye tipi servet konularıyla hep eşitsizlikler de artı.

Sayılacak çok olgu var. fakat, sadece “Şimşek” lafıyla dahi çıkan haber nedenli kırılganlık olduğunu anlatmaya yetiyordu. Tabi bilimseliği bilen ve yaşadığının gerçekelriyle yüzleşme de olunca bunun anlaşılma durumu olur. Üstelik ısrarla birçok kesin Sonbaharı işaret ediyor. Sıkıntılı olacağı söylencesi giderek daha öngörülü şekle geldi. Kırılganlıkla bu bekleyiş erken başladı. Şimşek umut olurken ki havayı çoktan kaybeti. Ama TC dış döviz ve sıcak para ihdiyacında. Onun için bu denklem nereye dek gider, belli değil.

Bir başka noktayı da ekleyelim: hatırlarsanız, genelde Neoliberal uygulamalrda ya direk dışta eyitilen veya dışarta uluslararası finansman yapılarında yer alan kişilerle yürürlüğe konulmaya uğraşıldı. Özal Şikago çocuklarındandı. Dervişten Şimşeğe de ulusararası kuruluşlarda çalışan kişilerdi. Buda Neoliberal yeni sömürge kavramamızda önemli yerdir.

***

Biraz da bize gelelim. Şimşek kırılmasılyla tüm ekonomik dengeler erlebir olurken, K. Kıbrısı vurmaması mümkün değildi. Aynen para dalgası burayı da sardı. Ama, konuşmak zor. Salt rakamlarla düşüş yükselişi vermek de yetmiyordu. Nedenini söyleyene pek rarslamadım. K. Kıbrısın Türkiye gerçeği veya Neoliebraleşme genel politik geliş aşamasına dokunmaya cesaret edene raslamadım. Ama T.L. konusu yine de piyasada konuşuldu. Dövizin ne olacağı veya nekadar kar yapıldığı lafları dolaşımda arada bir kulağa geldi. Genel ekonomik deyerlendirme pek olmadı. Medyalarda dahi önemli haber kriterine sokulmadı. Çünkü “aman Türkiyeye dokunma” korkusu artık normalleşti. Konuşmaları ise Hükümet muhalefet lafazanlığına da sıkıştırınca, şu manzara çıkar. Ekonomiyi öven veya hükğmet başarısızdır demenin sığ duvarında sığıntı halinde sürdü. Ozaman da gerçeklerle yaşanan konuşturulmaz. Konu nede olsa var. şikayetnameler ise boş haldedir. “döviz yükseldi, ne olacak halimiz veya hükümet tetbir alsın” sözleri ise sıkıntının sadece dışa vurumudur. Onca kocaman ünüversitelerimiz de şimdilik meydanda yok. Onlar başka fırtınaları atlatma peşinde.

Kısaca, hafta sonu resmen adına ne derseniz deyin; sömürgesel gerçeklikten Neoliberal geneliğe basit şekliyle yaşadık. Bir haber dolaşımı yalan da olsa altüst yapmaya yeti. Odenli kırılgan ekonomi vardır ki daha kanıtlanmadan oluşan söylenti, darmadağın etmeye yetiyor. Güç ve servet derken şu soru da bazılarında oluştu: bu gelişmeden haberi olup da para piyasasında oynayanlar nekadar kazanç sağladı? Şimdilik olay öncesi ve anında nekadar döviz satıldığı sorgusu genişletilmedi. Ama övülen ve rakamlarla iısmarlama başarılı taploların ufak bir dolaşımla nasıl depremler uaratığını bir daha yaşadık. K. Kıbrısta da gerçeklerden kaçıp konuşmama teslimiyetine yeniden tanık olma sıkıntısıyla da boşuna bazı çıkışlar bekledik.

Neoliberal genel ekonominin geldiği nokta bu. Üstelik her konuyu finans kapitale oturtup öteki örneğin “gıda veya üretim” gibi olguları dıştalama derecesinde yaşıyoruz. K. Kıbrıs ise teslimiyetin gelinen aşamasıyla olayları savıuşturuyor. Sömürga bağı ve bağımlılığın bedeli hiç konuşturulmadı. Sanırım buda beyenmesek de ilhaklaşma politikasının kültürel oluşum gerçeğidir.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
278AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin