Teknecik Elektrik Santrali’nden çıkan kapkara duman korkunç görünüyor gerçekten de.
Alagadi Kaplumbağa Koruma Alanı, restoranlar, lüks konutlar, turizm tesisleri, oralarda yaşayan, tatil yapan insanlar, sofralarında yedikleri, nefes aldıkları hava…
Oralarda yaşayan başka canlıların yaşam ortamları, hasılı toprak, hava ve su kalitesi…
Çevre ve insan sağlığı tehdit altında! Ama yine de hiç önemi yok bunların, yazık ki!
Yıllardır bu konuşuluyor! Hala hiçbir şey değişmedi.
2001 yılından bu yana hava kalitesi çalışmaları yapıldığını biliyorum. O zaman da Teknecik Santrali konuşuluyordu. 23 yıl geçti, hala daha aynı konuyu konuşuyoruz ne yazık ki.
Bir arpa boyu yol kat edemedik. Onca çalışma yapıldı, onca emek, zaman, para harcandı bu işlere, aynı yerde sayıyoruz.
Kaç hükümet, bakan, müsteşar, daire müdürü geldi geçti ama hep aynı durum.
Havayı kirletiyoruz, kendi elektriğimizi üreteceğiz diye. Hava kirliliği önemli bir konu. Özellikle elektrik santrallerinin faaliyetlerinden kaynaklanan emisyonlar nedeniyle oluşan hava kirliliği ciddi bir çevresel ve sağlık sorunu oluşturur.
Açık hava kalitesi ve baca gazı kalitesi iki ayrı kavramdır. Açık hava kalitesi atmosferdeki genel hava kalitesini ifade eder.
Baca gazı ise enerji santralleri ve diğer yanma süreçlerinden çıkan ve bacalardan atmosfere salınan gazların kalitesiyle ilgilidir.
Açık havadaki limitler ile baca gazındaki limitler farklıdır.
Çevre Yasası altında iki farklı tüzükle belirlenmiştir, bu limitler. Teknecik’te ve Kalecik’te açık havada kirlilik olmadığını, esas sorunun baca gazı kirliliği olduğunu söylüyor, konunun uzmanları.
Baca gazı emisyonlarının çok yüksek olduğu anlaşılıyor verilen bilgilerden.
Baca gazı ölçümü KIB-TEK’in sorumluluğunda.
Öyle anlaşılıyor ki bu sorumluluklarının gereğini yapmıyorlar.
Çevre Yasası uyarınca Çevre Dairesi’nin ceza kesme, hatta gereği yerine getirilinceye kadar da santralin çalışmasını durdurma yetkisi var.
Sanırım bir dönem ceza da kesildi, lakin o da etkili olmamış ki hala bu ölçümler yapılmıyor, yapılsa bile sonuçlara göre gereği yapılmıyor.
Aslında baca gazi değerlerinin zaten yüksek olduğunu biliyorlardır, mutlaka. Gerektiğinin ne olduğunu da biliyorlardır.
Lakin yine de yapmıyorlar. Çevre Dairesi yasanın verdiği yetkiyi kullanarak santralı kapatsa, kıyametler kopacak, herkes perişan olacak.
Zaten bıkmış, bunalmış durumda herkes, haftalardır devam eden elektrik kesintilerinden dolayı!
İşte bu çaresizliğin yarattığı vurdumduymazlığın sonuçlarını yaşıyoruz, hep birlikte!
Ta baştan eski bir teknoloji ve daha da eskimiş duruma gelen bir teknoloji var.
Filtre yok. Yatırım yok. Enerji planlaması yok! Hedef yok, vizyon yok!
Kalitesiz yakıt kullanımı inadı var!
İklim krizi çiğlik çığlığa, yine de fosil yakıt kullanımı inadı var! Enterkonnekte altyapı hayali var, ama eylem yok.
Biliyorsunuz eylem içermeyen hayal, rüyadan öteye gidemez.
Hükümetler bu gibi altyapı konularında cimri, insan kaynağı sınırlı, siyasi irade eksik!
Plan yapabilmek konusunda gerçekten kabız bir yönetim anlayışı hâkim buralarda! Siyaset alternatif üretemiyor, üretilenlere sahip çıkıp uygulama iradesini, kararlılığını gösteremiyor.
Öte yandan, habire inşaat yapılıyor. Nüfus derseniz muamma, rivayet muhtelif. Açık artırma serbest.
Kimine göre milyonu geçtik, kimine göre yarım milyon civarı. Papatya falı gibi, tahminde bulunmaya devam.
Biliniyormuş ama açıklanamazmış, diyor “istikrar için devam” diyen bazı yetkililer.
Maalesef hiçbir şey değişmiyor buralarda!
Aynı hamam, aynı tas, devam ediyoruz, tellaklar değişse de!
Oysa yıllardır yapılan birçok teknik ve bilimsel çalışma var! Bin bir çeşit uyarı var.
Fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmeye uğraşıyor dünya! Birçok alternatif enerji kaynağı geliştirilmiştir, güneş enerjisi, rüzgâr enerjisi, jeotermal enerji, hidroelektrik enerji gibi.
Parçası olduğumuz, ama kuzey yarısında müktesebatının uygulanmasının askıya alındığı Avrupa Birliğinde, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelinmesine için politikalar, stratejiler geliştirilmekte!
Avrupa Yeşil Mutabakatı’na göre 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarının yüzde 55 azaltılması hedefleniyor. Bu hedefe ulaşabilmek için de yenilenebilir enerji hedefi yüzde 45’e yükseltildi.
2030 yılına kadar tüm Avrupa Birliği ülkeleri bu hedeflere ulaşmak zorunda. Planlarını ona göre yapmak zorunda.
Bizimkiler ise “nanik” çekiyor, sanki biz başka gezegende yaşıyormuşuz gibi! Hala fuel-oil kullanılıyor, hem de en kötüsünden.
Oysa, AB Çevre Müktesebatı’na ve Politikalarına Uyumlaştırma Stratejisi ve Programı var bizde de!
Uygulanması ise ayak sürüyerek ilerliyor. Bir yandan da bunları gölgede, hatta etkisiz bırakacak nitelikte ve çoklukta icraatlar atarak devam devam ediyor yazık ki! Bir elimizle düzeltirken, bin bir elin tuttuğu öteki elimizle de bozuyoruz yaptıklarımızı.
Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmenin zamanı çoktan geldi de geçti bile.
Teknecik Santralı’nda yaşanan sorunlar, enerji politikalarını yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini gösteriyor.
Kıbrıs, güneş enerjisi açısından büyük bir potansiyele sahiptir. Yılın büyük bir kısmında güneşli günlerin fazla olması, güneş enerjisinin etkin ve verimli bir şekilde kullanılmasını mümkün kılmaktadır.
Ne zaman gelecek bunları dikkate alma, gereğini yapma zamanı?
Tüm sivil toplum örgütleri, başta EL-SEN olmak üzere, tüm sendikalar, meslek odaları, çevre örgütleri, ekonomik örgütler, insan ve çevre sağlığı için, sürdürülebilir bir yaşam için neyi bekliyoruz güç birliği yapmak için?
Yarın geç olabilir!