yaklaşımlarÖzkan YıkıcıYok hükümünden geriye kalanlar - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Yok hükümünden geriye kalanlar – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Anayasalar net şekilde önemli kurumsal bağlayıcılığı vardır. En bastiyle, her yeminde Anayasaya bağlılık edilir. Anayasaya göre yönetme veya uygulama temel hukiki ilkedir. Yine tüm kuramlarda öteki net olan, en üst hukuki kurum Anayasadır. Anayasal hükümler bağlayıcıdır. Alt yargı kurumları bunları uygulamakla mejburiyet yapmaları gerekir. Hangi jukuk dersi veya ülke yönetim şekline bakarsanız, anayasaların bağlayıcı ve en üst kurum olduğu kesindir. En üsten başlayan yönetim kesimleri veya vekiler de anayasaya bağlı kalacaklarını, onu koruyacaklarına dayir namus ve şerefleri üzerine yemin ederler. Böylelikle sistem kendi en azından yasal hukukuyla işlemek zorunda braktırılıyor. Zaten anayasa mahkemeleri ve kurumsal güç ikinci paylaşım savaşı sonrası burjuva devletinde dahi kuvetler ayrımıyla, anayasalara bağımlı ilkesinin olmasına önem verdiler.****

Can Atalay: artık kaçıncı karardır unutum. Vekil olduğu, vekiliğinin mecliste okunarak düşürülmesinin anayasaya aykırı olduğu defalarca alındı. Ama resmen anayadsaya bağlılık ve alt yargının uygulama zorunluluk ilkesine rağmen de uygulanmadı. En son gelen haber, Can Atalayın vekiliğinin düşürülmesinin mecliste okunmasının da hükümsüz olduğu kararı çıktı. Biraz erteleseler de sonunda gerekçesiyle yayınlandı. Anayasaya uyacağını, onu koruyacağına dayir emin eden saraydan vekiline hiçbir hala bu konuda bağlayıcı duruma uygumyor. Muhalefet çırpınıyor da sayısal yetersizliği nedeniyle olmuyor…****

İsrailde ilginç bir örnek yaşandı. Haney katliyamı veya Şükrünün öldürülmesi dışında İsrail içinde de önemli bazı göstergeler çıkıyor. Filistinli tutukluya işkence yapılıyor. Bunun üzerine işkence yapan askerleri tutuklamak için savcılık ve görevliler ilgili merkeze giderler. İşkence yapan askerler direniyor. Yetmiyor; öteki arkadaşlarını da yardıma çağırıyor. Bir anda İsrail dış katliyamlarla gündemdeyken, birden işkence yapan askerleri savunacak başka askerlerle onları gözaltına almak isteyen kesim arasındaki kavga ortaya serildi.

Unutmadan; İsrail hep kendine eskiden soykırım yapıldığını savunuor. Şimdi de İsrail hemde onbinleri aşan soykırım katliyamına karşın, bunu seslendrrenlere soykırımcı diye suçluyor. Dahası, batılı muhteşem demokrat yönetimler de israilin soykırımını açık destek verirken, bunu söyleyenlere de soykırımcı diye suçluyor.***

Yeri gelmişken genel Cenevre sözleşmesine deyinelim: ikinci Paylaşım savaşı sonrası sistemi daha demokrat ve kötü uygulamalardan önleme adına Cenevrede önemli bir anlaşma yapıldı. Hukuki deyeri de önemsetildi. Nifus taşıma, işkal altı yerleşimler kurma, soykırım uygulama gibi uygulamaları önemli suç olarak kabul ediyordu. Nerede ise sekseninci yılına geliyoruz. Tam tersi şu anda dünyanın birçok yerinde uygulanarak Cenevre sözleşmesi yerlebir ediliyor.***

Önemli bir ders de Dürzilerden: geçen gün işkal altındaki SUriyenin HOlan tepelerine füze düşer. 12 çocuk ölür. İsrail işkal altında tutuğu yere Hizbulahın füze atığıı açıklar ve peşinden intikam çağrılarıyla devam eder. Sonra Beyrutda önemli bir binayı vurup ölümlere neden olur. Halbuki Fehim Taştekin gibi bölgeği iyi bilen yazarlar, haberin tamamıyla uyarınyapıyorlardı: Füzenin bazılarına göre Hizbulahtan değil israilin demir kalkanı kalkanından ateş edildiği idiyaları vardı. Önceki yazılarımsa belirtiğim gibi, kimse araştırma değil gücün idiyasıyla suçluyu hemen ilan ediyor. Konun araştırılmadan Hizbulah diyen israilin arkasından sıralanıp yapacağı katliyama da çanak tutular.

İş burada kalmadı: İsrail işkalindeki GOlan tepelerindeki Dürziler israilin tüm girişimlerini ret ediyordu. Onların çocukların cenazesine katılmalarına engel oldular. İsrail protesto edldi. İsrail Dürzi lider canbulatla kurmak istediği teması, Canbulat tersiyle ret ediyordu. Tam aksina Hizbulahla iyi ilişkisi olduğunu açıklıyordu. Dürziler ise katledilenlerin acılarıyla davranıp israilin probaganda aygıtına takılmadılar.

Bence Dürzilerin tutumu önemli. Herhalde bizde olsa birçok deneyim gibi “urum aptı” algısıyla hemen dizilme nöbetine geçilecekti…

Görüldüğü gibi Türkiyeden ortadoğuya dek yok hüküm nerelere taşıdığı gerçekleri oldukça kabarık. Uluslararası hukuktan yereln anayasa içeriğine dek eğer yetkinin kısgacında kalıyorsa, burjuva anlamında demokrasi dahi yok. Anayasa veya uluslararası hukuk keyfiyete düşer. Hele soykırım gibi önemli kavram, bazen yerinde kulanılırken, bazen de soykırıma güvenlik denip resmen yok hükmü yaygınlaştırılır. Sanırım yukardaki birkaç örnek, çevremizle nedemek istediğimi anlatmaya yetip artıyor.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin